10 Temmuz 2010 Cumartesi

Sünnet Gölü ve sonrası

Hafta sonu yaklaşınca Pınar ile ne yapalım diye konuştuk, onun aklına daha önce Yıldız'ın söylediği İzmit yakınlarında bir yer geldi, aradık ama yer yoktu. Sonra benim aklıma yıllar önce Biobak'tayken Ertan'ın soktuğu ve bir türlü gidemediğim Sünnet Gölü geldi, gidelim mi dedim,gidelim dedik ve ben hani İzmit'ten korkuma telefon açıp yer ayırttım ve biz Cumartesi akşam tam 17:30'da yola çıktık.


Biraz yanlış yollardan gitmekle birlikte saat 10:30 gibi Sünnet Gölü Mudurnu Doğal Yaşam Oteline ( www.sunnetgolu.com ) vardık. hemen yemeğe geçtik ve ilk şokumuzu yaşadık, hani kimse olmayabilir aman biz bize eğleniriz diye gittik ama kocaman bir salon, ağzına kadar dolu, canlı müzik yapılıyor ve millet kafayı bulmuş göbek atan atana. Neyse bize bir masa ayarladılar, bir çiftin yanına geçtik, karşılıklı oturduk. Yemeğimizi yedik, arada oynayanları seyrettik, sonra ben Pınar'ın yanına geçtim oturdum. Rakımızı içiyoruz ve eğleniyoruz.

Yanımızdaki bey bana döndü ve pardon dedi, sizin adınız Haluk mu? Evet dedim. Soyadınız İlhan mı? Evet dedim. Ben im adım Enis dedi, sizin kurduğunuz NosigaraYESyasam grubunuza üyeyim, fotoğrafınızı sitenizde gördüm, oradan tanıyorum, aktif yazmıyorum ama takip ediyorum, ana bugünlerde Belgin hanım bıraktı, siz de yazmıyorsunuz gruba. Önce şaşırdım tabi, yani Sünnet Gölü, hayatımda ilk defa gittiğim bir yer, otel hınca hınç dolu , salon dolu ve tek boş masa Enis'lerin yanında ve biz netten tanıdık çıktık. Dünya küçük derler ya, kesinlikle inanıyorum. Biraz sohbet ettik sonra eğlendik. Sigarayı hala bırakamamış Enis kardeşim, bana pek istiyor gibi de gelmedi zaten :)

Neyse, ertesi gün erken kalktık ve göl etrafında yürüdük. Sünnet gölü inanılmaz bir yer arkadaşlar, web sitesinden baharını, yazını görebilirsiniz ama bende ki fotoğraflar kış fotoğrafları. 1050 metre yükseklikte bir yer Sünnet gölü, İstanbul'dan doğru yoldan gelince maksimum 3 saat sürüyor, 290 km. Web sayfalarında fiyatlar var, mesela Cumartesi günü yarım pansiyon kişi başı 75 TL. Eğlencesi çok güzel, doğa enfes, göl donmuştu ama çok keyifli kareler verdi bize. Tabi kameralar gözün gördüğü güzelliği çekemiyor. Ayrıca size yürüyüşte bir karabaş eşlik ediyor :) Vaktiniz olursa dinlenmek için mutlaka gidin, sanıyorum baharda çok daha keyifli oluyordur.

Sünnet gölünden çıktıktan sonra yakın diye Sülük gölüne de gidelim dedik ve tarif alarak yola çıktık. Çıkmadan mutlaka sorun dediler, eğer kar varsa çıkmayın. Biz de sorduk, var ama çok değil dediler ve biz yola koyulduk. O kadar dar bir yoldan tırmanıyoruz ki anlatamam, karşıdan bir araba gelse birisinin geçmesi için diğerinin epey bir geri gitmesi lazım. 8 km demelerine rağmen, yaklaşık dördüncü kilometrede yollarda kar başladı ve bir süre sonra iyice arttı, ancak hava enfes, yani ne kar yağıyor ,ne soğuk. Ve biz artık gitmeyelim dediğimiz bir noktada kara saplandık. O ana kadar da ne bizi bir araba geçti, ne karşıdan bir araba geldi. Saat bir civarıydı. Arabada alet yok, biz son derece hazırlıksızız ve o şekilde kaldık, ne yaptıysak arabayı kurtaramadık, ben battım çıktım, ıslandım, ama ne yaparsak yapalım arabayı kurtaramıyoruz, artık ne yapacağımızı düşünürken, yüce tanrım sanki bizi duymuş gibi, İstanbul plaka 3 tane cip arka arkaya geldi, üç arkadaş eş ve çocuklarıyla Sülük Göle gidiyorlar. Uzatmayayım, oldukça zorlansak da onların insani yardımları ile (insani diyorum, arabalarını kurtardıkları halde bizi bırakıp gitmediler, biz düze çıkana kadar bizi yalnız bırakmadılar, hani bazen isyan ediyoruz, insanlık ölmüş falan diye ama hayır, gerçekten ölmemiş) ve yaklaşık 300 400 metre boynum koparcasına geri geri giderek yolda dönebilecek bir yer buldum ve oradan geriye döndük. Saat üçtü. Yani tam iki saat uğraşmışız

İnanılmaz bir şanstı tabi bizimki, o arada kar yağabilir, kimse geçmeyebilirdi veya arabayı çıkartamayabilirdik. O kadar hazırlıksızdık ki, yardım eden beylerden birisinin eşi Pınar'a neyinize güvendiniz de buraya kadar gelebildiniz demiş, çok haklı. Ancak sonuçta tabi ders almak lazım, ben aldığımı düşünüyorum. Gerçekten büyük şanstı, daha sonra biz aşağı inerken üç dört araba da çıkmaya çalışıyordu, onları uyardık ama ne yaptılar bilmiyorum.

Sonrasında Sapanca'ya gittik, bu sefer orada İstanbuldere Alabalık evine tırmandık, Allah tan yol düzgün ve temizdi. Daha önce gitmediyseniz tavsiye ederim ( www.istanbuldere.net ) kiremitte mantar, peynir ve paçanga böreği ile kiremitte Alabalık yemelisiniz. Enfes üstü bir şey.

Evet bir hafta sonu da böyle adrenalin dolu geçti, özellikle Sülük Gölü macerasını kolay kolay unutacağımı sanmıyorum.

Sevgilerimle,
Haluk 21.01.2007