10 Temmuz 2010 Cumartesi

Aşkta her şey mümkün ...

Aşkta her şey mümkün desem, beni tanıyan, biraz da yazılarımı takip eden arkadaşlarım şaşkınlıktan küçük dillerini yutacaktır eminim. Çünkü benim gibi aşktan anlamayan ve aşkın ne olduğunu bilmeyen birisi NASIL aşk hakkında yazı yazabilir ki:))))


Çokta haksız sayılmazlar esasında, ama bu söylediğim AŞKTA HER ŞEY MÜMKÜN bir film. Dün kahvaltımı yaparken Digitürk'te seyrettim, daha doğrusu aşk filmi seyretmem ama üç tane dev oyuncunun oynadığı bir film olunca, elim zapping yapamadı, dur bakayım, sıkıldım mı kanalı değiştiririm diye başladım ve sonuna kadar büyük bir keyifle seyrettim. Oyuncular Jack Nicholson, Diane Keaton ve Keanu Reeves.

Filmin konusu ise belki çok ilginç değil ama bugünün gelişmiş dünyasında yaşanan ne kadar olay varsa filmde hepsi var (aşk, seks, chat, viagra...). Kısaca bahsedeyim.

Jack 63 yaşında, zengin, hayatında hiç evlenmemiş, hiç bir kadına bağlanamayan, aşkı hiç yaşamamış, 25 30 yaşlarında kadınlarla çıkan, seks yapmak için viagra kullanan bir adam. Sevgilileri ile dürüst dediği tarzda ilişkiler kuruyor, yalan söylemiyor ama tek eşli yaşamıyor. Diana, 56 yaşında, 20 sene evlilikten sonra boşanmış, çok tanınan ama sadece aşk için yaşayan bir yazar, eşinden ayrıldıktan sonra hiç bir ilişki kuramamış, yazdığı aşk romanları ile ünlü. Keanu ise 36 yaşında çok yakışıklı, hiç evlenmemiş, kadınların çok arzuladığı bir doktor.

Bu üçlü birbirini tanımıyor. Jack, Diana'nın kızı ile arkadaş oluyor (Diana'nın kızı ise 28 yaşlarında bir kız) ve Diana'nın evinde Diana ile tanışıyorlar. Diana, bu ilişkiyi kabullenmekte çok zorlanıyor, çünkü çok belirgin bir yaş farkı var. Kızı ise önemli olmadığını savunuyor. Akşam, Jack Diana ile ilk defa birliktelik yaşayacakken bir kalp krizi geçiriyor ve acilen hastaneye kaldırılıyor. Orada Keanu devreye giriyor ve aldığı ilaçları sorarken, viagra aldığını da öğreniyor (o anda öğreniyoruz ki Jack abimiz bunu kimseye söylememiş:), ama o arada genç ve yakışıklı doktorumuz aşk yazarı Diana ile tanışıyor ve ona aşık oluyor.

Hepsini anlatmayayım belki denk gelir seyretmek istersiniz. Film bu 4 lü arasında gidip geliyor. Ancak, yaşanan olaylara gözlemci olarak bakarsanız; Filmin içinde Yaşlı Adam - Genç Kız ilişkisi, Yaşlı Kadın - Genç Erkek ilişkisi, Genç Kız-Genç Erkek ilişkisi, Yaşlı Adam - Yaşlı Kadın ilişkisi neredeyse bütün yönleriyle anlatılıyor.

Filmin hem komik, hem düşündürücü yönleri olduğundan sıkılmadan izliyorsunuz. Ben burada iki konu üzerinde duracağım. Bir tanesi YAŞ FARKI. Diğer ise YAŞAMAK.

Yaş Farkı için, kendimden bir örnek ile başlayacağım. Sene 1978, Üniversite 3 teyim. Kocaeli'ndeyim. İstanbul'dan gidip geliyorum ve yengemlerde Ankara'da okuyan bir Asker kızı ile tanıştım, alt katlarında oturuyorlarmış, Fenerbahçe'de, ordu lojmanlarında, kız 23 yaşında, ben 19. Ama nasıl bir hoşlanma bende, öyle böyle değil. Kıza ilgimi belli etmeye çalışıyorum ancak kız hiç oralı değil. Neyse uzatmayayım, ne yaptım ettim, onunla Ankara'ya trenle gittim ( o zamanları anımsayanlar olacaktır, Mavi tren ve Boğaziçi trenleri vardı, pulman koltuklarda 8 9 saat süren bir yolculuktu), Ankara'da onu ziyarete gittim falan, neyse sevgili olmayı başardım, ama o kadar çocuğum ki ona göre, onun yanında kendimin çocukluğunu saklayabilmek için her şeyi yapıyorum. O ise bu birlikteliği hiç kabul etmek istememesine rağmen benim çabamdan dolayı belki de sonunda sevgilim oldu. Ve ben daha üniversitede okurken, kendimce evlenmeyi istedim. Alem çok karşı çıktı, sevgilim karşı çıktı ama ben dediğim dedik, çaldığım düdük dedim, HAYIR ben evlenicem. Ailem ile karşı karşıya geldim, evi terk ettim, bir arkadaşım da kaldım bir süre, sevgilim ise asla bunun olamayacağını, ailelerin buna hiç bir zaman izin vermeyeceğini, yaş farkının çok büyük olduğunu söyledi durdu, ama ben inat ettim. Sonunda aileleri ikna etmeye çalıştığımız bir dönemde, biz bir süre ayrı kaldık. Onun okul dönemi, benim okul dönemim, sınavlar, vizeler derken bir süre görüşemedik ve yan yana geldiğimiz de tekrar aynı hisleri duymuyorduk ve ayrıldık. Onun tayini çıktı, öğretmen olarak, ben son seneme girdim. Açıkçası yaklaşık 1 yıl süren, bir dönemi çok yoğun geçen ve İYİKİ yaşamışım dediğim bir olaydır.

Ben YAŞ FARKINA inanan birisiyim artık, o gün evlenmiş olsaydım, daha 19umda yani, devam edermiydi evliliğim bilemem tabi, ama eğer ben bugün kendimi ilişkilerde bir noktaya gelmiş gibi görüyorsam, o 1 senenin bana getirmiş olduğu ve öğrendiğim çok şey olduğuna inanıyorum. Yaş Farkı kimine göre 5 senedir, kimine göre 25 sene. Ben dengeli bir yaş farkı olmalı diyorum. İstisnalar her zaman olacaktır.

Diğer bahsetmek istediğim konu ise Diana ile kızının arasında geçen bir konuşma. Kızı annesinin aşık olduğunu görüp, karşılığını göremediği bir aşktan dolayı çok ağladığını ve üzüldüğünü görünce, "ANNE ben sana söylemiştim diyor, ERKEKLERE karşı bu kadar verici olmayacaksın, kontrolü kendinde tutacaksın, bak ne kadar mutsuzsun". Diana bu sözlere şöyle yanıt veriyor. "Kızım, benim ağladığıma bakarak buna karar verme, ben acaba ne olur ile, acaba sürer mi diye bu ilişkiye başlamadım, yaşamak istedim ve yaşadım, karşılıklı yaşadığım süre ne kadar kısa süre olursa olsun, aşkı yaşadığım için bana yeter, yıllardır yaşamadığım bir aşkı, belki 3 gün yaşadım ama o 3 gün hayatımın en mutlu anlarını yaşadım, sen hayatında hiç bu kadar mutlu oldun mu?" Kız düşünüyor ve "Hayır" diyor, "ben çok şey yaşadım ama hep kontrollü yaşadım ve hiç bir zaman kendimi bırakmadım ama hiç dediğin kadar da mutlu olmadım."

Evet, bir çok arkadaşımız, doğru ve yanlışı yaşıyor. Sorun kim doğru, kim yanlış yaşıyor ve bunun kararını kim verecek? Herkes kendi doğrusunu yaşıyorsa, bana göre doğru olan, sana göre yanlış olabilir. Neden başkalarının yaşadıkları yaşam bizim için bu kadar önemli, neden bu kadar çok eleştirmeyi seviyoruz? Halbuki bırakalım insanlar ne istiyorsa onları yaşasınlar. Yaşamlarının kararlarını kendilerine göre alıyorlar. Kendilerinin mutlu olacakları bir yaşam varsa ve kendilerince doğruysa yaşasınlar. Yok ama biz buna müsaade etmeyiz. Eğer ben yaşamıyorsam, neden o yaşasın, o zaman vur abalıya.

Neyse, bayram günü için biraz uzun bir yazı oldu:))))) Ama filme denk gelirseniz mutlaka seyredin, hoşlanacaksınız:))

Sevgilerimle,
11.01.2006