10 Temmuz 2010 Cumartesi

Kopuk Yaşamlar .....

Herkesin yaşama bakış açısı çok farklı. Genelde birbirine benzer gibi gözükse de, kendi içinde dinamiklerinin farklı olduğunu yaptığınız sohbetlerden anlıyorsunuz. Ancak, yaşama bakış açılarımız değişiyor. Geçen sene, beş sen önce, on sene önce belki geçtiğimiz ay, benzeri olaylara aynı tepkileri vermiyoruz gibi geliyor bana. Ya daha agresif olmuşuz, ya daha olgun, sakin. Bunda geldiğimiz yaşın ve bu yaşın getirmiş olduğu olgunluk ve tecrübenin de yeri var sanırım.


Ben uzun zamandır adet edindim, kimsenin ilişkisi hakkında yorum yapmıyorum, en yakın arkadaşım dahi olsa, herhangi bir fikir bildirmiyorum. Mutsuzum da dese, mutluyum da dese, ben o ne hissederse onu yaşamak istiyorum. Onun mutsuzluğunu mutluluğa çevirme gayretim yok. veya mutluyken abuk sabuk nedenler ile mutsuz etmeye de.

Bunun ana nedeni şu, bir ilişki yaşayan, evlilik yaşayan, sevgililik yaşayan, adı her neyse, kadın ve erkeğin yaşadığı bir olayda, yaşanılanlar konusunda ben nasıl bir fikir yürütebilirim. Ya kadın, ya erkek bana ayrı ayrı birlikteliklerinden bir şeyler aktarırlar, dinlersin ve kendince bir sonuç çıkartırsın. Peki gerçekten sana anlatırlarken objektif olabilirler mi? Senin kişisel gözlemlerin doğru sonuç verir mi? Sen tarafsız gözle dinleyip, olayları yorumlamaya çalışsan, senin yorumların hangi dünya görüşüne dayanacak, geçerli Dünya kabulleri mi? Yoksa senin yaşadığın doğrulara göre mi karar vereceksin?

Ben en yakın arkadaşım dahi olsa, beraberliklerini görünmeyen bir ruh gibi veya bir hayalet gibi, 24 saat onlarla olup izlesem dahi, o yaşamı eleştiremem. Çünkü onların yaşamını görünmeden izlesem bile, beyinlerinin içinde hiç bir zaman olamayacağım. Örneklemeye çalışayım;

Şimdi düşünün, bu iki güzel insanla eğlenmeye gidiyorsunuz, sizin yanınızda da sevgiliniz var. Herkes gülüyor, neşeli. Espriler yapılıyor, minik minik tansiyonlar dışında bir gariplik hissetmiyorsunuz. Sonra herkes ayrılıp evine gidiyor. Bu durumda ki gözlemlerinize göre; tamam bir sorun var ama yine de yan yanalar, beraberler, eğleniyorlar. Sonra ikinci bölüme geçiyorsunuz, hayalet gibi onları takip ediyorsunuz, onlarla berabersiniz, onlar sizi görmüyor, arabalarına bindiler, sohbet etmiyorlar, kadın bir kaç kelime ediyor, adan kısa kısa yanıtlıyor. Demin ki neşeli ve eğlenceli hallerinden eser kalmamış. Evlerine geliyorlar, kadın soyunup banyoya giriyor, adam televizyonu açıyor. Kendine bir içki daha koyuyor, kadına teklif dahi etmeden, kadın yatmayacakmısın diye soruyor, adam hayır uykum yok diyor, kadın iyi geceler deyip yatıyor, bir temas, bir öpüşme, bir sevgi belirtisi yok, çünkü bu gecenin diğer gecelerden farkı da yok, çünkü adam yatağa da gelmeyecek ve salonda yatıp,sonra sabah işe gidecek. Ve bir kaç gece sonra aynı insanlar ile bir başka barda aynı şekilde eğlenilecek. Bu durumdaki gözlemleriniz ne? Her şey sizin düşündüğünüz gibimi hala. Aylardır sevişmediklerini biliyormuydunuz? Birbirlerine dokunmadıklarını, gülmediklerini, yan yana arkadaşlarının yanlarında farklı, kendi özel yaşamlarında farklı olduklarını? Bunları görmeden, yaşamadan hala fikir yürütebilme şansınız olduğuna inanıyormusunuz? Bence hala yeterli değil, bunları izlediniz, peki ama NEDEN? işte o zaman üçüncü ve son bölüm geliyor. O insanın beyninin içinde olmanız, üstelik her iki tarafın da beyninin içinde olmanız gerek. Bu davranışların nedeni ne? Biten ne?

Bunları neden bu kadar irdeliyorum. Çok ama çok sevdiğim bir arkadaşım boşanıyor. Geçen gün bendeydi. Sohbet ettik. Örneklemeyi yaptığım tarzda bir insandı. Eşiyle tanıştıkları günden, bugüne kadar ki bir çok ortamda birlikte olduk. Flört ettiklerinde, sevgili olduklarında, evlendiklerinde bir çok zamanı beraber geçirdik. Boşanacağını söylediğinde hiç yapmadığım gibi ona da sormadım NEDEN diye, sadece anlatmak istediği bir şeyi olup olmadığını sordum. Kendince anlattı ve dedi ki, Haluk zaten 2 yıl önce bitmişti.

Aynen yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi, gerçek dünyada biri bana bu arkadaşım ile eşinin beraberliğinin 2 yıl önce bittiğini söyleseydi, inanmazdım. Muhteşem rol yapmışlar demek ki, ben de onları gizlice seyredemediğim ve beyinlerinde olamadığım için, tamam sorunlar var ama kim de yok ki, hepimizin sorunları var, diye düşünmüşüm. Bugün hepimiz böyle düşünmüyormuyuz.

Zor bir dönem yaşayacak arkadaşım, neden biliyormusunuz, kendi vermiş olduğu karardan dolayı değil, zaten bunu düşünmese ve arzu etmese uygulamaz, sadece bu 2 senedir yaşamış olduğu dönemi kimse anlamayacak, anlamaya da çalışmayacak ve herkes bir kahraman gibi onun evliliğini nasıl kurtarabilir, eşiyle ikisini tekrar nasıl bir araya getirebilir, evlilik, aile, anneler, babalar, çevre, vs gibi her türlü etken arka arkaya sıralanarak, tekrar düşünmesi talep edilecek, istenilecek.

Hatta daha ileriye gidenler olup, eşiyle ikisini habersiz buluşturma, ev yemekleri, toplu tartışma ortamları yaratılacak. tatile gidin, hava değişikliği yapın diyecekler. Halbuki, boşanma kararını alan ve kendince 2 sene önce ilişkisini bitirmiş birisini anlamaya çalışmak çokta zor değil. Nedeni kimseyi ilgilendirmez ki. Yaşayan o, yaşamış o ve yaşayacak olan da o.

Ve son söz, ben kimsenin ilişkisini eleştirmiyorum, iç dinamiğini bilmediğim hiç bir şeye de yorum yapmıyorum. Yetişkin insanlar her zaman aldıkları kararları önce en iyi bildiklerine danışırlar ve o en iyi bildiği de, her zaman kendi KALBİ ve BEYNİDİR. Onlara danışmış ve olayı bitirmişse, siz kim oluyorsunuz da onu, onun kalbinden ve beyninden daha iyi anladığınızı düşünüyorsunuz?

Yeni yaşamında mutluluklar arkadaşım, unutmamak lazım ki, insan hak ettiğini yaşar.