9 Temmuz 2010 Cuma

Yobazım ben yobaz ...

Geçenlerde yaşadığım bir olayı sizlere anlatmak istiyorum, çünkü bugüne kadar MAGANDA ve YOBAZ diye hiç nitelendirilmemiştim.


Ortaköy’de gittiğim bir bar’da geçiyor bu olay, bir Çarşamba akşamı çok sevdiğim bir kardeşim tek başına müzik yapıyor, içeride ben varım bir masada, hemen yanımdaki masada iki bayan oturuyor, bir de biraz ileride bir masada iki erkek bir bayan oturuyor.

Ortam loş, gitarist hafif bir müzik çalıyor ve söylüyor, ben ve yanımdaki iki bayan dinliyoruz, o masa da ise bir sohbet, bir sohbet sormayın gitsin. Neler konuşulduğunu anlayamasak bile, müzikle aralarının olmadığı kesin.

Adamlardan biri, bir ara romantik bir pop şarkının çalındığını ve söylendiğini fark ediyor, “ Azizim “ diye sesleniyor gitariste, “ biraz kıvrak bir şeyler çalsana”. Tabi onun için bizlerin dinlemesi önemli değil, gitarist, tamam bu şarkıdan sonra der gibi başını sallıyor. Gerçekten de şarkısını bitirince biraz kıvrak bir şarkıya geçiyor.

Daha parça başlar başlamaz adam piste fırlıyor, şarkıyla uzaktan yakından alakası olmayacak bir şekilde, hani şu Kolbastı oyununu andıran oynak bir türkü ile oynadığını düşünerek başlıyor dans etmeye. O kadar alakasız ki, kızlar da ben de gülüyoruz bu duruma. Bu sırada kadın da kalkıyor, 35 yaşlarında güzelce bir kadın, adama nasıl oynaması gerektiğini anlatmaya çalışıyor ama adam kadını da aynı tarzda oynatmaya niyetli, sahnede bir tiyatro izliyoruz.

Kadın baş edemeyince tekrar oturuyor, adam ise hala sahnede, izlendiğinin de farkında, özellikle de benim yanımdaki masada bulunan iki bayan tarafından. Bu onu daha da çok coşturuyor, gitarist ikinci parçayı artık adamın oyununa yakın bir parça seçerek söylemeye başlıyor.

Bu sefer masadaki diğer adam ve kadın da başlıyor oynamaya. İnanılmaz bir üçlü, hadi yine kadın biraz parçaya yakın dans ediyor adamlar tamamen uzak, bu arada da zaman zaman masaya kadar gidiliyor ve rakılar içilip sahneye dönülüyor.

Bir süre daha dans ettikten sonra adamın aklına yavaş dans geliyor, gitariste dönerek yavaş dans çalmasını söylüyor ve daha gitarist başlamadan kadını dansa kaldırıyor. Müthiş romantik bir dans, kadını atıp tutmalar, ters dönüşler falan muhteşem ötesi komik, bazen kadın beklerken iki ters, bir düz takla atar konumlara geliyor, buraya kadar yan masam ve ben sadece seyirci konumundayız ve gerçekten çok eğleniyoruz, çünkü izlendiğini bilen adam şova başlıyor.

Ne oluyorsa bu sırada oluyor, adam birden dans ettiği kadını bırakıp, yanımdaki masada oturan kadınlardan önce birini dansa davet ediyor, ısrarına rağmen kadın kalkmayınca, daha sonra ikincisini davet ediyor, o kadın da kalkmıyor. Adam üzgün bir şekilde yere diz çöküp, Avrupa yakasının Burhan’ı gibi “ Ama beni çok üzdünüz “ diyor, yerine geçmek üzereyken de, kadının kulağına bir şeyler fısıldıyor.

Ne oldu, olacak derken, kadın gelip beni dansa kaldırmak istiyor, ben kalkmayınca da, o da son derece kızgın masasına dönüyor. İşte bu andan sonra gecenin kahramanı ağabeyimiz, rakı kadehini fondip yapıp, gecenin konuşmasını bağıra bağıra yapıyor “ İşte “ diyor “ İşte bu yobazlar yüzünden Türkiye bir yere varamaz, magandalık parayla mı, bunlar mı çağdaş Türkiye’nin kadınları erkekleri “ diyerek, topluyor masada eşyalarını ve arkadaşlarıyla birlikte sinirli bir şekilde barı terk ediyor.

Yani gülsek mi ağlasak mı, kadınlar bana bakıyor, ben kadınlara bakıyorum, bar sahibi arkadaşım bize bakıyor. Ve sonra tabi kahkaha kopuyor ve gece devam ediyor.

Gerçekten kamera şakası gibi geceydi, bu anlattıklarımı bir gözünüzde canlandırın, hele o sinirle “ Yobaz bunlar yobaz “ deyişini, ben hiç unutmayacağım )

Sevgilerimle,
Haluk
18.02.2009 20:00