9 Temmuz 2010 Cuma

En son Babalar mı duyar?

Genelde bir film seyrettikten sonra aklımdan hemen o konuyla ilgili bir yazı yazmak geçer, bir çoğuına yazamam, bazıları ise beni sürekli dürter, bir çok yazımda da filmlerden esinlendiğimi belirtmişimdir.

Dün akşam seyrettiğim bir film, beni çok duygulandırdı ve bu yazıyı yazmak istedim.

Filmin adı " Everybody's fine ", türkçeye de " Herkesin keyfi yerinde " diye çevrilmiş. Başrolde Robert de Niro oynuyor, Drew Barrymore, Kate Beckinsale ve Sam Rockwell yardımcı roldeler.

Filmin konusu kısaca, eşi vefat ettikten sonra 4 yetişkin çocuğu ile iletişime geçmeye çalışan bir babanın yaşamı ve yaşadıkları anlatılıyor. Hayatını çocuklarını yetiştirmeye adayan ve onlarla ANNELERİ vasıtasıyla iletişim kuran bir babanın, aslında çocuklarının yaşamının hiçte annenin aktardığı gibi olmamasını görmesi ve bundan duyduğu üzüntünün dile getirilişi.

Herkes aynı mıdır bilemiyorum, filmi seyrederken ben de düşündüm, bir çok şeyimi annem bilirdi ve baban annemden öğrenirdi, tamam iletişimimiz yok değildi ama yine de anne farkı çok belirgindi. Harçlık istemeyi, izin istemeyi anneler organize ederdi. Baba ile hiç yüz göz olunmazdı. Okul durumları, ders durumları genelde anne tarafından gerekiyorsa sansürlü bir şekilde aktarılırdı.

Annelerimiz ile ilişki neden daha kolaydı hiç düşündünüz mü?

Bana kalırsa bu benim kuşağiımda çalışmayan anne, çalışan baba gerçeğinin getirmiş olduğu bir zorluktu. Herkesin aynı olmayabilir ama mesela ben doğduğumda babam 21 yaşında daha, genç yaşında babasını kaybetmiş, kardeşleri annesi var, çalışma hayatı, okul hayatı derken daha 20 yaşında evlenmiş, 21 yaşında ben olmuşum, ne kendi çocukluğunu yaşamış, ne gençliğini, dört sene sonra kızkardeşim doğmuş, yani daha 24 25 yaşlarında, çalışmayan bir eş, okutulması ve ilgilenilmesi gereken kardeşler ve iş / okul yaşamı. Bu süre içinde gece gündüz bakılması gereken bir ev, eş ve 2 çocuk.

Gerçekten çok zor, bu arada o bu koşuşturmaları yaşarken, çocuklar ile ilgilenen anne, dolayısıyla anne ile iletişim daha kolay, ama kontrol babada.

Filmde çok hüzünlü sahneler de var, örneğin zamanları olmasına rağmen çocukların hiç birinin babasıyla vakit geçirmek istememesi, hepsinin kendince doğruları söylememesi. Ancak burada bir başka konu devreye giriyor; o da annenin babaya bazı şeyleri farklı aktarması. Örneğin; Oğlunun Orkesra şefi olduğunu düşünen babanın, oğlunu ziyarete gittiğinde onun sadece orkestrada davul çaldığını görmesi gibi.

Bu noktada takıldım, burada suçlu aramak değil de, yine de kabahat kimin acaba? Bunu aktarmayan ki muhtemelen aktardığında otoriter babanın tepkisini çekecek, annenin mi, yoksa annenin söylediklerini araştırmadan kabul eden ve çocuklarıyla anca anne vefat ettikten sonra ilgilenmeye başlanan babanın mı?

Neyse, gerçekten çok etkilendiğim bir filmdi ve sizlere kendimce yorumlamaya çalıştım, ama bir gerçek var ki, kesinlikle bir şeyleri kaybettikten sonra aramaya başlıyoruz, bence en önemli hatamız bu.

Bunu engellemenin yolu yok mu? Var tabi ama bunu yaşarken fark etmiyoruz, fark edemiyoruz. Bunun farkında olan arkadaşlarımı da gerçekten, gönülden tebrik ediyorum.

Sevgilerimle,
14.02.2010