9 Temmuz 2010 Cuma

İlişkiler üzerine bir kaç not...

" İlişkiniz ne kadar güzel, ben de böyle bir ilişki istiyorum ".


İlişkisi güzel giden veya güzel gittiği düşünülen erkek veya kadına en çok söylenen söz tahmin ediyorum budur.

İlişkisinin güzel gittiği düşünülen dedim, çünkü kimsenin ilişkisinin nasıl gittiğini dışarıdan bakarak çözemezsiniz, o yüzden değil midir, çok güzel gittiği düşünülen ilişkilerin, evliliklerin bir gün bittiğini duyduğunuz da çok şaşırmamız.

Aslında nedeni çok basit, ilişkiyi yaşamak ile ilişkiyi göstermek birbirinden çok farklı şeyler. Evlerinde birbirine dokunmayan, yan yana gelmeyen, sohbet etmeyen insanlar ile birlikte çok güzel eğlendiğiniz anlar olmuştur, o anda her şeyiyle güzel gözüken ilişkinin aslında tamamen bir rol paylaşımı olduğunu fark etmeniz zordur.

Neyse, konum aslında bu ilişkileri konuşmak değil, en başta yazdığım noktaya geleceğim tekrar, Ne kadar güzel, ben de istiyorum dediğimiz yere.

Ben de istiyorum diyebilmek için, kendinizi ve karşınızdaki insanı iyi tanımanız lazım ve hepsinden öte, güven konusunu aşmış olmanız lazım.

İyi giden ilişkilerde dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın önce kendinize güven olduğunu düşünüyorum. Önce kendine güvenen insanların ilişkilerinde bir çok olayı çok daha objektif değerlendireceğini düşünüyorum.

Güvenden sonra gelen unusurun ise beklentiler olduğunu sanıyorum. Beklentilerimizin ölçeğini bizden başkası belirlemiyor. Bu ilişkiden ne beklediğimizi bilirsek, ona göre de davranışlarımızı organize edebiliriz.

Yaşadığımız her ilişki bir tecrübe de olsa, hiç bir ilişki bir öncekine benzemez, her ilişkinin dinamiği birbrinden farklıdır, her ilişki kendi içinde kendisini yaşar. İlişkilerimizi yaşadığımız dönemlerin de çok etkisi vardır. Daha önce çok tepki verdiğimiz bazı olaylara, yeni iliişkimizde tepki vermek yerine, daha mantıklı davranabiliriz veya tam tersi de olabilir.

O zaman, güzel bir ilişkiyi yaşayabilmek, bir başkasının ilişkisini örnek almaktan ziyade kişinin kendisi ile direk bağlantılıdır. Örneğin; benim ilişkimi çok düzgün bulan birisine ben yaşadığiım işlişkinin kendi dinamiklerini aktardığımda, hımm ben bunu yapamam dediğini biliyorum.

İlişkilermizi canlı tutabilmenin bence en önemli yollarından birisinin Negatif ortamları yaratacak her türlü ortamlardan uzak durmak olduğunu düşünüyorum. Bunlara örnek olarak SMS, İnternet, Sohbet ortamlarını verebilirim. Yüz yüze çok rahatlıkla aşılabilecek bir çok sorunu telefonla, SMS ile, Mail ile veya çeşitli sohbet programları yoluyla çözmeye çalışmanın iki tarafı da germekten başka bir faydası yok.

Mimiklerinizin, dokunmanın, izlemenizin olmadığı ortamlarda gerilmeme şansınız yok. Söylediği her neyse yüzüne bakmadan anlayabileceğiniz hiç bir ortamda sevgilinizle, eşinizle konuşmaya çalışmayın, sonuçta kendinizi üzmekten, sıkmaktan ve karşınızdaki insana güvensizliğinizden ve bunu göstermekten başka bir sonuca faydası olmayacaktır.

İlişkileriniz sizi yansıtır, sonradan kabul etmeyeceğiniz hiç bri şeyi baştan kabul etmeyin. Şimdi böyle ama değişir veya ben değiştiririm diyeceğiniz hiç bri ilişkiye de başlamayın. Kimse kimseyi değiştiremez, değiştirdiiğini zanneder ama bu ileride çok daha zorlu anlar yaşatır.

İlişkileriniz de özlem duygusunu taze tutmaya çalışın, her ilişkinin başlangıcında karşılıklı yoğun bir iletişim vardır, iki tane birbirini tanımayan insan yanyana gelir, doğumlarından o ana kadar ki yaşamlar, düşünceler, tecrübeler aktarılır, o dönem yoğun geçer. Ancak hiç bri ilişki aynı yoğunlukta devam etmez. İşte aslında normal olan, yani beklentinizin olması gereken dönem o dönemdir. O dönemdeki paylaşımlardır.

Sonunda dönüp bir çok insan, en başlarda böyle değiildi, daha ilgiliydi, dinlerdi, anlatırdı, vs vs der ve beklentisini böyle olması gerektiği üzerine kurar, halbuki o döenmler tanıma evresidir, beklenti dönemi değil.

Kıskançlık bir ilişkiyi bitirmede en önemli etkenlerden birisidir, kıskanmak ve kıskanılmak özünde ve dozunda kaldığında muhteşem bir duygudur, bir taraftan da kıskançlık gurur duygusunu tetikler. Herkesin beğendiği birisine sahip olmak hem gurur verir, hem zorlar. Dozunda bıraktığınızda da sizi sürekli uyanık tutar, ilişkinize heyecan verir.

Ama kıskançlığın bir adım ilerisi BOĞMAdır, sevginizle boğarsınız, ilginizle. Karşınızdaki artık nefes alamaz hale gelir. İşte bu noktada kaybınız başlar. Kıskançığınızın bir adım ileri gitmesi, aslında sizin kendinize güvenin azalması ile doğru orantılıdır. Terazinin bir kefesinde Kıskançlık varsa, diğer kefesinde özgüven vardır, hangisi aşağı düşerse diğeri yukarı kalkar. Özgüveninizin yerle bir olduğu anda sizin kıskançlığınız tavan yapmıştır ki, kaybetmeniz çok uzun sürmez.

Uzun bir yazı oldu, özlemişim tekrar yazmayı, umarım sıkılmadan keyifle okumuşsunuzdur :)

Sevgilerimle,
Haluk
17.02.2010 13:00