9 Temmuz 2010 Cuma

Yazmak lazım ...

Yazı yazmak aslında ne kadar güzel bir olay, kesinlikle tam anlamıyla bir deşarj, bir boşalım, rahatlama.


Örneğin, bu yazdıklarınızı bir arkadaşınıza anlatabilirsiniz, sonra onun soruları ve açıklamaları ile kendinizi daha çok sorgulayıp yanlış veya doğru yönlerinizi görebilirsiniz, halbuki yazarken siz sadece beyninizi boşaltırsınız, düşüncelerinizi kağıda dökersiniz, çoğunlukla objektif davranmaz, subjektif açılımlarda bulunursunuz.

Onun için yazdığınızda rahatlarsınız, yazınız bittiğinde o konuda kendinizi iyi hissedersiniz.

Ben daha önce bazı yazılarım da belirtmiştim, tamamen tesadüfen yazmaya başladım, sohbet ederken bir çok arkadaşım görüşlerimi doğru ve tarafsız bulurdu, sonra yavaş yavaş konular üzerine yazmaya başladım, bugün 120'ye yakın yazım olmuş, ha edebi ve gramer yönü hala çok zayıf olmasına rağmen, ben kendi yazılarımdan ve stilimden memnunum.

Hem en zor, hem en kolay yazı yazılan konu, yaşam ve kadın-erkek ilişkileri, çünkü yanlışı ve doğrusu yok, herkesin yaşadığı yaşam, hayata bakışı ve yaşadığı ilişkiler o kadar özel ve kendine özgü ki. Kimsenin yaşadığına bakıp sen yanlış yapıyorsun diyemiyorsunuz.

Yanlış ve Doğru tam anlamıyla birbirine girmiş durumda, çünkü kime göre yanlış, kime göre doğru olduğuna kimse karar veremiyor. Benim yaşadıklarım bir kısım arkadaşıma göre çok absürd gelirken, diğer bir grup arkadaşıma ise son derece sıradan geliyor. En yakın arkadaşlarımla kadın-erkek ilişkileri konusunda bazı konularda anlaşamıyoruz.

Yaşama bakış açılarımızı şekillendiren faktörler hiç birimiz için aynı değil, onların aile düzeni, yaşamları, karakterleri, eğitimleri o kadar farklı ki. Örneğin; grup içinde çok ilgi çeken, dinamik, çok gülen, esprili ve yakışıklı bir erkeğin, yine grup içinde bir kız arkadaşımızla sevgili olduktan sonra ne kadar muhafazakar, osmanlı bakış açısına sahip, kıskanç ve dar görüşlü olduğunu öğreniyorum. Şaşırmamak elde değil.

Ancak doğru olanda bu sanırım, kimsenin yaşamına bakıp karar vermemek lazım. Bizler o insanlar ile belirli zamanlarda yan yana gelip eğleniyoruz, sohbet ediyoruz, birbirimizin hayat görüşlerini veya yaşam tecrübelerini eleştirmiyoruz. Ama birliktelik yaşamak farklı bir şey, sorumluluklar, öncelikler ve birlikte yaşamın bazı kuralları var. Bunları da siz birlikte yaşadığınız kişi ile birlikte öğreniyor, kabul ediyor veya etmiyorsunuz.

Özetle, sevgililerin bile bir çok konuyu birbirlerine yazıyla anlatmasının altında sanırım bu yatıyor, benim görüşümü öğren, ben böyle düşünüyorum demesi, çünkü karşılıklı konuşmada bir çok kez iki taraftan biri veya her ikisi de yeteri kadar anlatamıyor veya yanlış aksettiriyor veya sözü kesildiği için, dinlenmediğini, anlanmadığını düşündüğü için meseleleri halledemiyorlar.

Yazmayı sevin diyorum, kendinizi, yaşamınızı, çocuğunuzu, dileklerinizi, sorununuzu yazın, kimse okumasa bile kendiniz sonra okuyun, GÜNLÜK olayı yurt dışında ne kadar yaygındır, bizde ise ne kadar azınlıkta. Halbuki şimdi bir günlüğüm olmasını ve 15 20 li yaşlardan 50 li yaşalara gelirken neler yaşadığımı okuyabilmeyi çok isterdim.

Sevgilerimle,

Haluk