9 Temmuz 2010 Cuma

Boşanma üzerine ...

Bugün, şu an itibariyle, dört tane bayan arkadaşım boşanma yolunda hızlı bir şekilde ilerliyor, bir o kadar da mutsuz ve boşanmak istiyor. Nereden baksanız on insan, belki çevremizde ki yakın arkadaşlarımıza da sorsak, birden fark ediyorsunuz ki sayı onlarca olmuş, İstanbul ve Türkiye genelinde ise yüzlerce, binlerce.


Geçen hafta maalesef medeni şekilde ayrılamayan bir bayan arkadaşımın şahitliğini yapmak için Eminönü Aile mahkemesine gittim. Hayatımda ilk defa bir boşanmada şahitlik yapacağım, anlamsız bir heyecan da duymuyor değilim. Sanki ben sorgulanacağım, ben yanlış bir şey söylersem sanki bir şey olacak. Erken gittim ve orada mahkeme ilamlarına baktım. Ben saat 09:30'da şahitlik yapacağım, sonra 10:00'da başlıyor ve 12:00 ye kadar her 10 dk'da bir boşanma var. İnanılmaz değil mi?

Orada beklerken sanırım 23 24 yaşlarında bir kız ile ablası veya arkadaşı oturuyordu, yanlarında avukatları, biraz sonra gencecik, yakışıklı, olsa olsa 25 26 bir çocuk geldi, onun da avukatı yanında. Ayrı ayrı banklara oturdular, Birbirleri ile selamlaşmadılar, arada bir çocuk göz göze gelmeye çabaladı ama kız nafile, hiç bakmadı, sonra da rahatsız oldu avukatını yanına aldı gitti çocuğun göremeyeceği bir yere oturdu. Sonra anladım ki benden sonra onlar girecek mahkemeye.

Düşünün, daha 23 26 yaş aralığında iki genç, tanışmışlar, flört etmişler, evliliğe karar vermişler, evlenmişler, yaşamışlar ve boşanıyorlar.

Kendim de boşandığım için biliyorum. Boşanmak isteyenin halinden kimse anlamaz. Hatta o kadar anlamaz ki, kendi hayatı allak bullak olan, evinde eşiyle sorun yaşayan ancak bunu kendine bile itiraf edemeyenler, tutar size evliliğin yüceliğinden, aile değerlerinden, çocukların aileden kopmamaları gerektiğinden söz ederler.

Boşanmayı kafasına koymuş insanlar için aynı evde yaşamak nasıl zordur bilir misiniz? Evinizde çocuğunuz vardır, onu görmekten çok mutlu olacağınızı bildiğiniz halde ayağınız o eve gitmek istemez, iş çıkışı keyiflisinizdir, ne zaman ki eve yaklaşırsınız, neşeniz kaçar, çocuğunuz yaklaşır oyun oynamak ister, ilgi ister, içinizden gelmez, sıkıntı sizi bir başka insan yapar.

Bir insanın bence çocuğuna yapabileceği en büyük kötülükte budur. Aile yapımı bozmayayım, çocuk ortada kalır, mutsuz olur derken, kendi yaşamınız kaybolur. Halbuki, mutsuz BİR evde yaşayıp yetişen bir çocuk mu daha sağlıklı ve mutlu büyür, gelişir, yoksa mutlu İKİ evde yaşayan bir çocuk mu?

Ben evliliklere karışmıyorum, kendi dinamizmi içinde herkese göre farklılıklar gösterebilir. Ancak, KENDİSİNE GÖRE BİTMİŞ bir evliliği ne nedenle olursa olsun sürdürmenin bedeli HEM KENDİ YAŞAMI, HEM ÇOCUĞUNUN YAŞAMInı bloke etmek demek gibi geliyor bana.

Hiç kimse boşanacağım diye evlenmez, hiç kimse ben mutsuz olmak için sevgili olmak istiyorum da demez, ama hayat bu, yaşam değişiyor, değiştiriyor, insanlar da bu değişimlerden etkileniyor.

Önemli olan kendinizi nasıl hissettiğiniz ve ne istediğiniz.

Bence sizin dışınızda ki hiç ama hiç kimse bunu sorgulayamaz, çünkü o evde, o yatakta, o insanla, o zaman geçirmiyor. Birisini eleştirebilmeniz için, 24 saat onun yaşadıklarını, hissettiklerini görmeniz, bilmeniz bile yeterli değil, onun beyni olamadığınız sürece, neden öyle olduğunu anlayamazsınız.

O zaman neden karışıyoruz, neden ayıplıyoruz, neden akıl vermeye çalışıyoruz?

Son söz, 8 10 arkadaşım, onlar mutlaka bu yazımı okuyacaklar, biliyorlar ki, hiç birine NEDEN diye sormadım, ama eğer karar verdiysen ve düzelmez diyorsan uzatma dedim. Geçen zaman hep aleyhinize, yeni yaşam kurabilme şansınız varken kullanmalısınız, tekrar elde edilemeyen tek şey ZAMAN. Geçen zamanınızı dünyaları verseniz geri alabilme şansınız yok.

O zaman size sunulan bu değerli armağanı, dışardan dinlediklerinizle değil, kendi içinizde ki kişiliğinizle, kalbinizle konuşun, eğer düzeltme şansınız varsa ve SİZ bunu istiyorsanız düzeltin ama yoksa zamanınızı boşa geçirmeyin ve asla şu masala inanmayın " BOŞANINCA NE OLACAK, bugünden daha mı iyi olacağım".

Eğer buna inanıyorsanız da, lütfen ağlamayın, yakınmayın ve kimsenin sizin içinde üzülmesini beklemeyin.......

Sevgiler