9 Temmuz 2010 Cuma

Ben senin yerinde olsam ....

Bir çok yazar, düşünür, köşe yazarı, sevgi ustaları, aşk bilimcileri söyler durur.


Bugünü yaşayın, dünü bırakın, yarını düşünmeyin.

Artık bunu ilke haline getirmemiş insan sayısı da az, kiminle sohbet etsen aynı fikirde, herkes gününü yaşamalısın diyor. Peki sizce bunu yüzde kaçımız yaşıyor? Gerçek anlamda yüzdeye vursak, acaba söylediğimiz kadar yaşıyor muyuz?

Bence HAYIR. Hani bir atasözü vardır ya " bekara karı boşaması kolay gelir ", aynen onun gibi anlatması çok hoşumuza gidiyor, örneklemesi, hele hele bir başkası hakkında konuşuyorsak, "ben senin yerinde olsam" diye söze girer ve öyle inanılmaz ve o kadar inandırıcı örnekler veririz ki, bırakın karşımızdakini ikna etmeyi, kendimiz bile ikna oluruz. Ancak olay kendimize geldiğinde durum biraz değişir.

Ben bunun nedenini çok merak ediyorum, neden kendimize karşı bu kadar aciz durumdayız, neden başkasına verdiğimiz akılları kendimiz için uygulamayız. Çok aptal bir millet değiliz, hatta bence zeka olarak bir çok dünya milletinden çok daha zeki olduğumuza inanıyorum ama insan ilişkilerinde bir o kadar başarısızız, bir türlü aradaki dengeyi kuramıyoruz. İyilerimiz aşırı iyi, kötülerimiz aşırı kötü. Dengesiz bir ilişki yapısındayız.

Bunu nereden çıkarıyorsun diye sorabilirsiniz, daha önce bazı yazılarım da belirtmiştim, senelerdir Internet'teyim, bir çok arkadaşım bu sanal ortamlarda tanıdım, en son yoğun kullandığım cember.net, bir çok insanla tanıştım, sohbet ediyorum, daha öncesinde de bir çok insanla sohbet etmiş ve tanışmıştım. Onlarca insan, onlarca ilişki, birliktelik, sevgililik, evlilik ve görebildiğim şu, kimse halinden mutlu değil. Kimsenin ilişkisini zaten mükemmel beklemiyorum ama hep kısa süreli ilişkiler veya sıfır ilişkiler.

Acaba diyorum artık insanlar aseksüel mi olmaya başladı. Uzun zamandır sevgilisi olmayan kız arkadaşlarım var, "dert çekemem" diyorlar, "adam gibi bir şey yaşayamadıktan sonra sevgilim olsun diye sevgili istemem" diyorlar, erkekler keza, "aman ciddi bir şey istemiyorum" diyorlar.

Yani eskiden yaşanan güzel birliktelikler bitti sanki. Başarısız ilişkiler herkesi biraz daha çekingen yapmış, kimse üzülmek istemiyor, kimse güvenmiyor. Ama bir başkasının ilişkisi konusunda çok şey önerebiliyorlar.

Nasıl düzelecek bu ilişkiler, nasıl tekrar o arzulanan, istenilen, beklenilen noktaya gelecek diye düşünenlere BEN, hiçbir zaman diyeceğim.

O eski ilişkileri yaşamak artık mümkün değil, çünkü gelişen teknoloji bunu olanaksız hale getiriyor. Tabi ben metropol yaşamından bahsediyorum, belki hala küçük illerimiz de, kasabalarımız da, köylerimiz de aynı şartlar geçerli, ama insanların yoğun yaşadığı metropoller de bence artık eski ilişkilerin yaşanma şansı kalmadı. Özellikle Internet yüzünden herkes sanal ortamlara ağırlık verdi, birbirlerini görmeden aşık olanlar var artık. Dokunmadan "benim biricik sevgilim" diyenler var, nasıl oluyor?

Ben eskiyi aramıyorum, teknolojiye ve güne ayak uydurmak lazım ama bir tek şeyi yapmaya çabalıyorum, o da BUGÜNÜ YAŞAMAYI, bir şey ertelemek istemiyorum, yaşamın gerisinde kalmak istemiyorum, KEŞKE demek istemiyorum. Kimseyi eleştirmek istemiyorum, kimseye akıl vermekte istemiyorum.

Herkes kendi doğrusunu yaşar, ne benim yaşadığım doğru veya yanlıştır, ne onun ki, o yüzden bırakın başkasına akıl vermeyi veya eleştirmeyi. Yaşayabildiğiniz kadara esas siz hayatı ıskalamadan yaşayın, başkası ne isterse yapsın, siz kendinize sorun, ben istediğim gibi mi yaşıyorum? Hayatımdan bir şeyleri erteliyor muyum?

Eğer yanıtınız EVET ise, zaman kaybetmeden listenizi yapın ve ıskaladığınıza inandığınız şeyleri yapmaya başlayın. Yaşa size sunulmuş muhteşem bir hediye, bir başkasını düşünerek değil, kendinizi sevindirerek yaşamaya başlayın, göreceksiniz ki, siz kendinizi mutlu ettiğiniz de, çevrenizde de mutlu yüzler olacak ve mutlu yüzler artacak. YARIN gelecek, DÜN geçmiş, sizin emin olup, bildiğiniz tek an ŞU AN, bunu da heba etmeyin lütfen.

Sevgilerimle,