19 Haziran 2011 Pazar

İki güzel hikaye ile Babalar Gününüz kutlu olsun ....

Genelde yazılarımı bir konu üstüne yazmaya çalışıyorum ve kendi düşüncelerimi aktarmaya özen gösteriyorum. Bu yüzden çok fazla düşünür sözleri veya hikayeler üzerinde durmuyorum.

Ancak bazen bazı hikayelerden etkileniyorum ve ben ne kadar yazarsam yazayım, ne kader kelimeleri, cümleleri süsleyip anlatmaya çalışırsam çalışayım, o hikayenin gücünü, mesajını aktaramıyorum.

Bu sabah yine mailim de aynı konuyu işleyen iki tane hikaye vardı, ikisi de çok hoşuma gitti. İkisini arka arkaya burada vermek istedim. Umarım keyifle okursunuz.

Tüm Babaların Babalar Günü kutlu olsun, herkese mutlu Pazar'lar...

Sevgilerimle,
Haluk
19.06.2011 09:30

Hikaye 1 : Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok hoş bir tablo görür. Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki sene abisinin doğum gününe almayı ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tüm para ile mağazaya gider. Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve; "Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der. Ressam bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa satar. Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?" Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim?..."


Hikaye 2 : Hz.Ali'nin ağabeyi Cafer b. Ebu Talib'in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Abdullah burada dinlenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü. Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halinden belli bir köpek belirdi. Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekmeğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kalkıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu: - "Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?" Köle sıkılarak cevap verdi: - "İşte bu üç parça ekmek." - "O halde neden kendine hiç ayırmadın?" - "Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim." - "Peki sen ne yiyeceksin şimdi?" - "Oruç tutacağım." Bunun üzerine, Abdullah b. Cafer, köleden sahibini, evinin nerede olduğunu sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı. Sonra döndü, köleye bu tarlayı ve onu sahibinden satın aldığını söyledi ve ekledi: "Seni azad ediyorum. Bu hurmalığı da sana hediye ediyorum." Cömertliğiyle meşhur Abdullah b. Cafer, kendisinden daha cömert birini tanıyıp tanımadığı sorulduğunda, bu olayı anlatır ve: "Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek vermiş; sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini vermişsin" dediklerinde, şu karşılığı verirdi: "Ama o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını."