31 Aralık 2011 Cumartesi

BARS ... Bölüm 8









BARS Bölüm 8


Yasemin banyodan çıktığında gardrobunu açtı, en seksi kıyafetlerinden seçmeye çalıştı, kısa bir elbise buldu, onu denedi, biraz bol gelmişti, demek kilo vermeye devam ediyordu, için için sevindi, bu elbise geçen giydiğinde vücuduna tam oturmuştu. Askılı hafif dekolte bir tshirt seçti, altına da minik bir şort. Şortu beğenmedi, kısa bir kot etek buldu, evet bu ikisi hem spor hem çok seksi olmuştu, sonra oturdu makyaj yapmaya başladı.

Makyajı bittiğinde aynada gördüğü kadından çok mutlu olmuştu. Birden bir süredir Berfin olayını hiç düşünmediğini fark etti. Kendini tamamen Aybars ile geçireceği geceye odaklamıştı, halbuki Aybars’ın geliş amacı tamamen bu konuyu konuşmaktı.
Salona geçti, minik salonu her zaman olduğu gibi derli topluydu, buzluğu kontrol etti, evet yeteri kadar buzu da vardı,  Aybars anımsadığı kadarıyla rakı severdi, rakıyı da kontrol etti, yeterliydi. Artık her şey hazırdı. Saate baktı, yarım saat sonra Aybars gelecekti.

Nasıl zaman geçireyim diye düşünürken televizyonu açtı, kanal kanal gezmeye başladı, hiç bir kanalda ilgilnç bir şey bulamadı, en son Power Türk kanalına getirdi ve bıraktı, sesi de açtı. O anda Power Tük’te Şebnem Ferah’In Sil Baştan şarkısı çalıyordu.
Evet diye düşündü, bu benim şarkım, kim bilir belki de bu akşam benim için Sil Baştan olacak bir gece olacak, belki Aybars ile tekrar bir macera ama bu sefer daha akıllıca.
Mantığıyla hareket edemediğinin farkındaydı. Aybars’ın durumunda aslında bir değişiklik yoktu, onu istemeyebilirdi, hala evliydi neticede, nasıl bunları göz ardı edebilirdi? Hem zaten Aybars sadece Berfin konusunu konuşmaya geliyordu.

Mantığıyla kalbi arasında bu savaş sürerken, kapı çaldı, kalbi küt küt atıyordu. Aybars’In geldiğine o kadar emindi ki, göz deliğinden bakmadı bile, en seksi pozlarından birisini takınarak kapıyı açtı.

Karşısında iki tane siyahlar giyinmiş adam duruyordu, ne oluyor, siz kimsiniz demeye vakit kalmadan, adamlardan bir tanesi elinde tuttuğu bezi burnuna yapıştırdı. Diğeri ise içeri girip kapıyı arkalarından kapadı. Yasemin’in en son hatırladığı anlamsız bir çift gözdü.

Aradan yarım saat geçtiğinde yavaş yavaş gözlerini araladı. Etrafını göremediğini fark etti, adamlar gözlerini bağlamışlardı, ondan sonra fark ettiği ise ağzının da kapalı olduğuydu. Kendine geldikçe hareket edemediğini de fark etti. Bir sandalyeye bağlanmış, ağzı bantlanmış ve gözleri kapatılmış durumdaydı.

Uyandığını gören adamlar Yasemin’e yaklaştılar.

-       Bağırman sana pek bir fayda sağlamaz, sadece bir kaç soruya cevap vermeni istiyoruz, sonra seni serbest bırakacağız, bizi görmedin bile, o yüzden sana zarar vermemiz söz konusu değil, ağzındaki bantı çıkartacağım, gözlerini açmayacağım, tamam mı?

Yasemin başını salladı. Bunun üzerine adam Yasemin’in ağzındaki bandı çıkardı. Yasemin oldukça korkmuştu, kimdi bu adamlar, ondan ne istiyorlardı, bu olayın Aybars ve Berfin ile ilgisi var mıydı? Beyni sürekli bu sorular ile meşgulken adam konuşmaya başladı.

-       Aybars’ın yanında gördüğün kadın kim, onu nereden tanıyorsun?
-       Berfin, benim müdürüm.
-       Sana bu fotoğrafı kim gönderdi?
-       Tanımıyorum, Ayhan diye biri, mailimde vardı.
-       Nerede bu mail, işte mi, buradaki mi?
-       Buradakinde.

Adam diğer adama işaret etti, diğer adam hemen diz üstü bilgisayarını açtı, şifre noktasına geldiğinde;

-       Şifresi ne?

Yasemin şifreyi söyledi, adam bir kaç tıklamayla maillere ulaştı, Ayhan’dan gelen maili buldu, bir hotmail adresiydi.

-       Kim bu Ayhan Yılmaz?
-       Tanımıyorum, daha önce söylemiştim tanımadığımı.
-       Bu konudan Berfin’e veya bir başkasına söz ettin mi? 
-       Siz kimsiniz, benden ne istiyorsunuz? Ben bu konuda hiç bir şey bilmiyorum, kimseye de bir şeyden bahsetmedim.
-       Cep telefonun nerede?
-       Yatak odasındadır herhalde, en son oraya koyduğumu anımsıyorum.

Diğer adam hemen yatak odasına gitti, cep telefonunu getirdi, Yasemin tuşların çıkardığı sesleri duyabiliyordu, herhalde aramalarını kontrol ediyorlardı.

Gözlerinin bağlı olması onu çok endişelendiriyordu.

-       Ben bir şey yapmadım, lütfen bana zarar vermeyin, Aybars nerede?Sizi Aybars mı gönderdi?

Sorduğu sorunun aslında yanlış bir soru olduğunu sorar sormaz fark etti, tabi ki Aybars göndermişti ve şimdi sanki daha çok şey biliyormuş gibi düşüneceklerdi. Adamların sessiz kalması iyice endişelenmesine yol açmıştı.

-       Ben bildiğim her şeyi söyledim, inanın başka bir şey bilmiyorum.
-       Size inanıyoruz Yasemin hanım, ama aldığımız emirler çok açık, arkada ipucu bırakamayız, bunun için üzgünüm.

Yasemin bir an şaka olduğunu düşündü, ne demek aldığımız emirler, öldürülmesini mi emretmişlerdi, neden, kim..

-       Ben hiç bir şey yapmadım, lütfen beni öldürmeyin, ne isterseniz yaparım, ama ben inanın bir şey yapmadım ve bilmiyorum, siz söylediniz, sizi görmedim bile, şu an kapıdan çıkıp gitseniz sizi tanımam bile, lütfen..

Adamların kendi aralarında konuşup konuşmadıklarından emin değildi, bir sessizlik olmuştu.

-       Ne istersek mi?
-       Evet

Kafasını salladı. Bu sırada bir takım sesler duydu ama ne anlama geldiğini anlayamadı. Bir kaç dakika sonra bir el gözlerini açarken, yavaş bir ses duydu.

-       Merak etmeyin, size daha fazla zarar veremezler, ben şimdi gözbağınızı açacağım, lütfen sakin olun, benim size zararım dokunmaz.

Yasemin kafasını salladı. Bir el gözbağını açtı, karşısında beyaz saçlı, mavi gözlü bir adam vardı ve gülümsüyordu.

-       Nasıl daha iyi misiniz?
-       Evet

Yasemin etrafına baktı, kapıda gördüğü iki adam yerde yatıyordu, etraflarındaki kan gölünden öldükleri anlaşılıyordu. Panik  halinde ellerini ağzına götürdü ama bağıramadı. Yaşlı adam tekrar konuşmaya başladı.

-       Bunu yapmak zorundaydım yoksa sizi öldüreceklerdi, lütfen sakin olun.

Yasemin şu son bir saattir yaşadıklarına inanamıyordu.

-       Ne oluyor, siz kimsiniz, bu adamlar kim, neden beni öldürmeye çalıştılar, siz nereden çıktınız?
-       Lütfen sakin ol, sana hepsini anlatacağım, tamam mı? Hadi sen git üstüne bir şeyler giy, ben de burada ne yapabileceğime bakayım.
-       Tamam.

Yasemin yatak odasına gitti, hemen üstündekileri çıkardı, bir eşofman buldu, onları giydi ve tekrar salona geldi.  Yaşlı adam, yerdeki adamları kenara çekmiş, etrafta oluşan kan gölünü temizliyordu. Yasemin’İ görünce gülümsedi.

-       Tamam, daha iyi gözüküyorsun, bana yardım eder misin?
-       Hayır, siz kimsiniz? Neden öldürdünüz bu adamları?
-       Onları öldürmeseydim, onlar sizi öldürecekti, bunun farkındasınız değil mi?

Yasemin istemeyerekte olsa gerçekleri görmeye başlamıştı, farkındaydı, onu asla sağ bırakmayacaklardı. Kafasını salladı.

-       Siz kimsiniz peki?
-       Ben mi? Ben Ayhan Yılmaz, size mail gönderen kişi ....