28 Aralık 2011 Çarşamba

BARS .... Bölüm 7






BARS Bölüm 7


Jake eve geldiğinde kendini hem yorgun, hem mutlu hissediyordu, Bars’ın olumlu yaklaşımı onu sevindirmişti, Bars’a zaten çok güveniyordu ve bu projede onunla birlikte olmak kendisini oldukça rahatlatmıştı.

Diz üstü bilgisayarını masaya kurdu, açılana kadar mutfağa geçip yiyecek bir şeyler baktı, aslında karnı çok aç değildi, iş yerinde Bars ile birlikte aldığı viski iştahını kapamıştı.

Bir önceki akşamdan kalan Pizza dilimini mikrodalgaya koydu, o ısınana kadar, gidip üstüne rahat bir şeyler giyindi, sonra mikrodalgada ısınan pizzasını aldı, yanına kola aldı ve bilgisayarının başına geçti.

Gelen mailleri kontrol etti, bir kaç tane iş ile ilgili önemsiz mail vardı, bir de Sibel’den gelen mail. Sibel’in adını görünce içi ısınıyordu. Merakla ne yazmış bakalım diye maili açtı.

Benim kaçak arkadaşım, nasılsın? Görüşemiyoruz, beni hiç özlemedin galiba, geçen akşamdan sonra ararsın diye bekledim ama aramadın. İşlerin yoğun tahmin edebiliyorum ama beni de çok ihmal etme, sana yaşatacak çok güzel fantezilerim var, henüz hepsini yaşamadın. Ne zaman istersen beni, arayabileceğini biliyorsun, tekrar görüşmeyi çok istiyorum, hadi vaktin olunca ara da görüşelim.

Maili bitirdikten sonra kendi kendine gülümsediğini fark etti. Evet , gerçekten Sibel’i unutması mümkün değildi. Türkiye’de bulunduğu bu dört yıl boyunca bir çok kadın girmişti hayatına, duygusal bağlantılarda iyi değildi, işi yüzünden ne zaman ne olacağını kestiremediğinden bu tarz ilişkilere girmeyi sevmiyordu. Bu yüzden de Türk kadınları ile problemler yaşıyordu.

Sibel ile geçen sene bir iş için gittiği Antalya’da tanışmışlardı.

Genelde iş sırasında eğlenceye pek vakit ayırmazdı, ancak bu gidişinde bir kaç gün fazla kalmış ve minik bir tatil yapmıştı. Bu tatilinde kaldığı otelde de Sibel ile tesadüfen barda tanışmışlardı. Sibel otuz yaşlarında, uzun boylu, kumral, kocaman kahverengi gözlere sahip bir kızdı, muhteşem vücut hatlarına sahipti. Sibel’de en çok dikkatini çeken insanı derinden etkileyen o kahverengi gözleri ve harika gülümsemesiydi. Bir de tabi herkesin dikkatini çeken dalga dalga beline kadar ulaşan uzun saçları.

Daha ilk dakikadan aralarında pozitif bir elektriklenmeyi ikisi de hissetmişlerdi, o sohbet sonra yemeğe, oradan bara ve en son da Jake’in yatak odasında sonlanmıştı. Her ikisi de bu olaya eğlence gözüyle bakmışlar ve gerçekten de çok eğlenmişlerdi. Ertesi günü de birlikte geçirmişlerdi, Antalya’da hiç bilmediği bir yere götürmüştü Sibel onu ve Jake gittiği yere hayran kalmıştı.

Antalya’nın Kemer ilçesinde bulunan Tahtalı Dağı’na İsviçre ve Türk ortaklığıyla kurulan teleferik inanılmazdı, bunu daha önce duymadığına şaşırmıştı. 2365 metre rakıma çıktığında görülen manzara ise nefes kesiciydi. Daha sonra orada okuduğu bilgilerde de Tahtalı Dağı teleferiğinin Avrupa’nın en uzun teleferiği olduğunu öğrenmişti. Zirve aslında dört buçuk kilometre kadar bir mesafeydi ve bu teleferikle on dakikda zirveye çıkabiliyordu. Tepeye çıktığında aşağıda gözüken masmavi denize Olympos dağı eşlik ediyordu. Özellikle kışın kayak yaparken denize karşı kaymanın keyfi herhalde bir başka yerde bu kadar güzel olamazdı.

Sibel ile tepeye çıktıktan sonra biraz yürüyüşe çıkmışlar, doğayı seyrederken de uygun bir yer bulup sevişmişlerdi. Bu kezki sevişmeleri geceden daha farklı olmuştu, daha tutkulu, daha sevecen bir sevişmeydi.

Sonra ayrılık zamanı gelmişti, Sibel’in kendi işi vardı, o da Jake gibi bir kaç günü değerlendirme amacıyla tatile gelmişti, her ikisi de İstanbul’da olunca birlikte dönmeye karar vermişler, uçak biletlerini ona göre tekrar düzenlemişlerdi. Birlikte İstanbul’a vardıklarında her ikisinin de arabası Havaalanı otoparkında beklediği için, uzun uzun öpüşerek ayrılmış ve birbirlerine tekrar görüşme sözü vermişlerdi.

O günden sonra dört beş kez daha çıkmışlar, eğlenmişler ve sevişmişlerdi. Sevgili değildiler ama sevgiliden öte farklı bir ilişkileri vardı. Sibel gibi birisini tanımamıştı, onu ne sıkıyor, ne boğuyordu. Sitemsiz, kaprissiz birlikteliklerinde şimdiye kadar bir saniye bile sıkılmamıştı.

Saatine baktı, hala geç sayılmazdı, Sibel’in maili attığı saate bakılırsa ki mail saat sekiz civarı yazılmıştı, bilgisayar başında ya işte veya evdeydi. Mail mi atayım, arayayım mı diye düşünürken, sesini duymayı arzu ettiğini fark etti. Cepten aradı.

-       Jake, Jake, Jake...
-       Sibel, Sibel, Sibel ..... Nasılsın, şimdi okudum attığın maili.
-       Gayet güzelim, hoşum, alımlıyım, tutkuluyum, seksiyim ..... devam edeyim mi?
-       Etme etme, ne olduğunu ben biliyorum, ne yapıyorsun?
-       Ne yapacağım, işte yakışıklı bir adam beni yemeğe ve eğlenmeye götürür, sonra benle sevişir mi acaba diye sağa sola mail atıyorum, bakayım sen geri dönen kaçıncı erkeksin.....

Jake kahkahayı patlattı.

-       Kaçıncı olmuşum?
-       Hımmmm, sen ilksin, o yüzden hala şansın var, ama biraz sonrası için garanti veremem.
-       Tamam, madem ben ilkim, ilk olma fırsatını kullanayım, Sibel Hanım?
-       Buyurun Jake Bey?
-       Acaba benimle bir yemek yer, sonra da sevişir misiniz?
-       Aaa, arada bir şey atladın, bar eğlencesi yok mu?
-       Bana kalsa yemeği de iptal ederdim ama sen açsındır, değil mi?
-       Hımmmm, umutsuz vaka durumundasın yani ..... o zaman şöyle yapalım, ben sana geleyim, evde birşeyler yapalım, içeriz, dans ederiz , sonra....
-       Sonra .....
-       Sonrası ben gelince görürsün.
-       Tamam Sibel, kaçta gelirsin? Ve bir şeylere ihtiyacın var mı?
-       Evet var ama o şey zaten sen de var, gerisini ben gelince hallederim. Eğer senin içinde uygunsa, bir saate sen de olurum.
-       Saat şu an dokuz, tamam on gibi bendesin yani..
-       Anlaştık Jake Bey, görüşürüz, hadi ben hazırlanayım.

Telefonu kapadıktan sonra tahrik olduğunu hissetti, bu arada bir mail daha geldi, baktı mail Bars’tan geliyordu. Tahmin ettiği gibi Bars Botsvana ile ilgili çalışmayı yapmıştı, kısaca detaylara göz attı, Bars herşeyi hazırlamıştı, mailin üzerine bir kaç ilave yaparak, Archie’ye gönderdi.

Bugün için iş konusu kapanmıştı, bilgisayarını kapadı, yatak odasına geçti, soyundu, bir duş almak için banyoya girdi.