Cumartesi günü 38 yaşındaki hanımefendinin yazmış olduğu yazıyı okudum. Aslında bu konuda saatlerce yazabilirim ama elimden geldiği kadar özetle fikirlerimi size göndermek istedim, umarım okursunuz.
50 yaşındayım, üniversite mezunu ve emekliyim, hala bir şirkette üst düzey yönetici olarak çalışıyorum, 26 yaşında evlendim, 40 yaşında boşandım ve 22 yaşında bir oğlum var. Yani 14 senelik bir evlilik dönemim, 10 senedir de sürdürdüğüm bir bekarlık yaşamım var. Dolayısıyla evlilik yaşamı ve kırkından sonraki bekarlık dönemini oldukça keyifli yaşayanlardan birisiyim.
İyi bir gözlemci olduğuma inanıyorum, 45 yaşından sonra da hayata, yaşama ve ilişkilere dair yazılar yazmaya başladım. Bunda son on yıldır yer edindiğim sanal dünyanın da etkisi çok büyük. Son 5 senedir de iki yüze yaklaşan yazım olmuş, yazılarımı paylaştığım bir kendi sitem, bir de facebook hesabım var, çok fazla olmasa da hatırı sayılır bir takip edenim var.
Hanımefendinin yazdığı sorunu uzun bir zamandır ben de izliyorum, bu konuda onlarca örnek verebilirim, özellikle net ortamında başlayan ve daha sonra yüz yüze devam eden sohbetlerin ana konusu iletişimsizlik ve bu iletişimsizliğin getirmiş olduğu cinselliktir.
Aslında konu sadece kadınların değil erkeklerin de ciddiyetle eğilmesi gereken bir sorun, size yazıyı yazan bayan hala evli ve evli arkadaşları arasında yaşadığı dramı anlatıyor, aslına bakarsanız bir adım ötesine geçin bakın, bugün boşanmış kadınların büyük bir yüzdesinin de aynı sorundan dolayı boşandığını anlayabilirsiniz. Yani aslında sorun gözüktüğünden veya anlatıldığından daha büyük, bir aysberg gibi, hanımefendi sadece buzulun üst parçasını görmüş, aslında altta kopan, yaşanamayan, hayal kırıklıkları ile dolu büyük parçalar var.
Konu aslında erkeklerin cinsellikten uzaklaşması değil, konu aslında monoton ve rutin hayata çabuk alışma. Normal bir durum da eğer sağlık sorunu yaşamıyorsa bir erkeğin bırakın 6 eya 8 ayları, bir kaç gün bile cinsellikten uzaklaşmasını ben çok normal olarak görmüyorum. Erkek için cinsellik kadınlar gibi duygusallıkla yaşanan bir olay değildir. Siz de bilirsiniz, yapılan araştırmalar da göstermiş, bir erkek ortalam günde 300 kez seks düşünürken, bir kadın ortalama altı kez seks düşünürmüş. Yani cinsellike ve üreme iç güdüsü erkekte çok baskındır. O yüzden sekiz ay seks veya masturbasyon yapmayan 40 yaşında bir erkek varsa, bence acilen doktora gözükmeli.
Seks derken tabi kendi kendine tatmini bundan ayırmıyorum, erkeğin kolaya kaçmasının ve nefsini köreltmesinin veya sevişmeyi istememesinin altında yatan ana gerekçelerden birisidir, masturbasyon yapmak. Kolaydır, kontrolu kendindedir, istediğini düşler, fantezisini kurar, birisini mutlu etme zorunluluğu yoktur, kafası çok karmaşık olsa da bu konuda sıkıntı yaşamaz. Kısacası, emek istemez, çaba istemez, çok kısa zaman içinde yaşar ve tatmin olur.
Demin dediğim gibi olayın ana nedenlerinden birisi monotonluktur. Monoton bir yaşamı erkek kolay aşamaz neden? Çünkü erkek yapı ve yetiştirilme itibariyle hala tabularına, adet ve geleneklerine bağlıdır. Özellikle de 40 yaş ve üst grubu. Biz çocukluğumuz da kendimizi tatmin ederken bile sevgilimizin fantezisini kurmazdık, ayıp, yasak gelirdi, ille başkası olacak ki tatmini keyifli yaşayalım, o nesil şimdi bahsettiğimiz nesil oldu. Bir de hani biz de bir ANA KUTSALDIR söylemi vardır, yani anne ile fantezi olmaz, eşi le fantezi yaşmayan erkek, etrafında duyduğu görüğü fantezik şeyleri anne olan eşi yerine, ya düşlemeyi, ya yaşamayı tercih eder. Eşi ile normal sevişme dışında bir şey yaşamamayı ister, bu da zamanla monoton bir seks yaşamı haline gelir, zenginlik yaratacak her şeyden kaçılır, zamanla bu da sıkıcı hale gelince, sevişme süreleri uzamaya başlar.
Bir diğer etkili nokta tabi ki internet ve internet ile gelen yalnız ve cesaretli kadınlar ve erkekler. Siz milyonlarla ifade edilen üye sayılarının olduğu çöpçatan sitelerinde bulunan insanlara sanal gözle bakabilirsiniz ama yaşanan olayların hiç biri sanal değildir. Sanal olan sadece platformdur, sanal platformu kullananlar da gerçek, yaşayan evli, bekar, boşanmış sizin, benim gibi canlı kanlı insanlardır. Bu insanların hepsi mutsuz, hepsi arayış içinde olan insanlar da değildir, kimisi eğlence ister, kimisi fantezi ister, kimisi gururlarının okşanmasını ister. Bu dünya öyle bir dünyadır ki, yaşayan için reelden farksızdır. O yüzden de sanal platforma üye olanlar bir kaç yaşamı birden yürütür. Evinde mutlu bir aile babası veya mutlu bir kadın, sanal dünyada kendini çok farklı yaşayabilir, güvenlidir ve tüm kontrol kendisindedir. Sanal dünyayı bugün çok etkin kullanan bir kadın, erkek ordusu vardır. Bu dünya insanların yaşamlarını alt üst etmeye yeter.
Son söyleyeceğim ise, kadının iş yaşamında etkin rol almasının erkek üzerinde yarattığı etki olacak. Eskiden ofislerinde erkek erkeğe sohbet eden çalışanların yerini bugün kadınlı, erkekli çalışılan bir çoğu güzel donatılmış ofisler almıştır, artık iş seyahatlerini kadın erkek birlikte yapabilmekte, bir çok ortak konuda sohbet edebilmektedir. Ev yaşamlarını birbirleriyle paylaşmakta sakınca görmeyen, zamanını evinden çok işinde geçiren insanlar topluluğu. Ve tabi çalışma şartları, ekonomi, mali durum, çocuklar, çocukların okulları derken, ev yaşamı gitgide strese dayalı bir yaşam haline gelmeye başlar ve farklı insanlar ile bu paylaşılmaya başlanır ve görülür ki ortak nokta çok fazladır, yine yapılan araştırmalar gösteriyor ki, iş yaşamının getirdiği fantezik yaşam şekilleri hiçte az değildir. Evde paylaşılan zamandan daha fazlası işte harcanırken, paylaşılan “özellerin” artması kadını da, erkeği de farklı yönde etkileyebilir. Her ne kadar itiraf etmekten kaçınsak da, iş yaşamı aslında bir anlamda fantezi dünyasıdır.
Bütün bu şartlar altında, bir de evlendik artık, istediğimiz zaman yaşarız gibi bir mantık yerleştiğini düşünürseniz, sorun aslında düşündüğümüzden büyüktür. Flört ederken aklı fikri sevgilisini yatağa atmak ve onunla sevişerek vakit geçirmek isteyen bir erkeğin, evlendikten ve doyasıya yaşadıktan sonra yaşadığı, karşılaştığı durum ortaya çıkar. Her evlilik böyle mi değildir mutlaka, ama inanın bir çoğu böyle.
Daha çok şey anlatabilir ve gerçek yaşam öykülerinden örnekler verebilirim, ancak özetle diyeceğim yaşam koşulları, çevre koşulları ve teknoloji bence kadın erkek arasındaki o çekimi evlendikten sonra yok ediyor, onun yerini sakin ve rutin bir yaşam ve kolay elde edilebilir tatminler alıyor. Gösterilen özenin, verilen emeklerin karşılığı olarak görülen evlilik ve daha sonrasında gelen çocuk veya çocuklar ise artık bir rutin yaşamın değişmezleri oluyor, seks ise artık arada bir yapılması gereken bir görev haline dönüşüyor.
Sevgilerimle,
------------------------------------------------------------
'AYŞE, SENİN SEKS YAPTIĞINA İNANMIYORUM...'
Ayşe Arman'a öyle bir okuyucu maili geldi ki, Arman da şaşırdı. İyi eğitimli ve yüksek gelir düzeyli kesimden olan bu okuyucu, bakın Arman'a neler diyor. İşte Arman'ın Hürriyet Gazetesi'ndeki köşesinde yer verdiği o mail....
Seni okuyorum, takip ediyorum ve beğeniyorum. Çok çok önemli bir konuyu gündeme getirmeni ve bunu incelemeni rica ediyorum. Bunu sana son bir aydır yazmak istiyordum ama iki çocuk, iş vesaire derken bir türlü fırsat olmadı. Tam "Artık yazayım" derken bir baktım Sabah'tan Şirin Sever, konuyu işlemeye çalışmış ama nedense havada kalmış gibi geldi bana, bir de sen el at istedim. Sen işlersen eminim biz mağdurlar, yararlanacak bilgiler buluruz içinde.
****
Etiler'de oturan, yurtdışında eğitim almış kişileriz. Bunu söyleme nedenim, belki bizim çevrelerde durum böyledir ama diğer sınıflarda farklı ilişkiler yaşanıyordur bilemiyorum. Minimum 30 evli arkadaşımla bu konuyu konuştum.
Sorun şu: Hiçbirimizin evliliğinde seks yok! Bu nasıl oluyor anlayamıyorum. İstersen önce kendi hikayemi anlatayım: 7 yıl önce evlendik hem de çok büyük bir aşkla, her şey yolundaydı, şehvetle sevişiyorduk. Evlendik ilk bir iki ay fena değil derken, bir anda kesildi. Bıçakla kesilmiş gibi. Daha çoluk çocuk yok ortada. Sekssiz geçen 8 ayın sonunda hasbel kader, bir kere oldu ve şanslıyız ki... Onda da çocuk oldu. Sonra yine tık yok! Aradan bir 3 yıl daha geçti, yine birlikte olduk, neyse ki ikinci çocuk oldu. Dışarıdan görenler, "Bunlar da her gün birlikte oluyor!" falan diyordur. Yok öyle bir şey. Ben bayağı bir bunalıma girdim, kimseye söyleyemiyorum. Kocamla tabii ki konuştuk bu konuyu, hem de defalarca, "Ne oluyor bize?" diye, "N'apalım, ne edelim?" "İstersen doktora git" dedim. "Neden olduğunu inan hiç bilmiyorum, canım istemiyor" dedi. Sonuç, elde var sıfır! Arada benim hareketlenmemle oluyordu bir şeyler ama artık ben hep "ilk hareketi" yapmaktan yıldım. Zaten ben yılınca, iş, tamamen sıfırladı.
****
Büyük bir depresyona girdim. Düşün, daha 30'ların sonundayım, en güzel zamanlarım ama seks yok. Üstelik hoş bir kadınım. Böyle söylemek biraz tuhaf ama inceyim, bakımlıyım. Gören bir daha bakar, bakıyor da zaten. İki çocuk annesi olduğuma kimse inanmıyor. E peki nedir sorun? "Allah, acaba beni evlilik öncesi terk ettiğim erkekler için cezalandırıyor mu?" diye bile düşündüğüm günler oldu.
*****
Neyse bir gün dayanamadım, bir kız arkadaşıma açıldım. Demez mi, "Bizde de seks sıfır!" diye... Kızın haline üzülmem gerekirken, çok ayıp ama sevindim. Kendim için... "Yalnız değilim!" diye. Sonra bir arkadaşımız daha, "Bizde de yok!" demesin mi? Desin. Biri daha... Biri daha... Derken anladık ki bizim jenerasyonda (yani şu anda 38 civarı olanlarda) seks yok... Valla da billaha da yok. Hatta en son, "Bunlarınki süperdir kesin!" dediğimiz, sürekli sarılan, öpüşen bir çift arkadaşımıza da açıldık, o da "Bizde de herhalde en son 8 ay önce olmuştur!" deyince, "Yok artık!" dedik. Sadece bizim ait olduğumuz sosyal çevrede mi böyle bir sorun yaşanıyor? Yoksa bu bir toplumsal sorun mu?
****
Ayşe, kızma ama ben sizin de seks yaptığınıza pek inanamıyorum.
Üç alternatif var:
1. Ya bütün yazdıkların hikaye.
2. Ya eşin, "Bu kadın deli! Sevişmiyoruz, etmiyoruz, ne iş diye beni bile köşesinde yazar. Bari hareketlenelim de, elaleme rezil olmayalım" diyor.
3. Ya milyonda bir rastlanan libidosu çok yüksek erkeklerden.
4. Ya da sen gerçekten şahane bir kadınsın ve kimse sana karşı koyamıyor. Kocan bile!