Bilgi deyince doğal olarak iş bilgisi üzerine yoğunlaşıyorsun, en azından kendi açımdan baktığımda bu konuda çok paylaşım yapabilecek durumda olduğumu düşünüyorum, 26 senelik profesyonel yöneticilik hayatım, neredeyse hepsi kurumsal olan çalıştığım iş yerlerim, birbirinden farklı sektörlerde uzun çalışma dönemlerimin bana mutlaka artısı var ve ben bunları paylaşmayı seviyorum.
Tecrübe paylaşımları ise biraz farklı, iş tecrübelerimizi zaten bilgi paylaşımı sırasında sentezleyip sunuyoruz genelde ama yaşam tecrübesi tamamen farklı.
Paylaşımların ana kriterinin her zaman iyi dinlemek olduğunu düşünmüşümdür, yani karşınızdaki insana konsantre olarak dinlemelisiniz ve doğru sorular sormalısınız, sizinle her hangi bir konuyu, belki derdini, belki bir sıkıntısını, bir sevincini paylaşacak insan sizin sadece kafa sallamanızı beklemez, sizin olaya katılımınızı bekler, o yüzden size anlatıyordur, bir başkası değil, siz onu iyi dinlediğiniz ve ona doğru sorular sorduğunuz için sizinle paylaşıyordur.
Aslında bu da bir başka oyundur, bu soruları kendi kendine sorar ama alacağı yanıtı sevmez veya bu soruları sormayı hiç istemez, hep kulak arkası yapar, ancak paylaşmayı düşündüğü insan sorduğunda bir yanıt bulmak zorundadır. O yanıt aslında kafasında vardır ve karşı taraftan o yanıtı alsa bile o yanıtla mücadele eder, aynen kendisiyle mücadele ettiği gibi.
O yüzden aslında dertlerin paylaşımı, sıkıntıların paylaşımı aslında bir aynaya bakmak gibidir. Bilmediğiniz hiç bir şey söylenmez size, ya da sizin aklınıza gelmeyen bir şey bir anda karşınızdakinin aklına gelmez, çünkü karşınızdaki insanın olayları canlandırmasını siz sağlıyorsunuz, istediğiniz gibi anlatıyorsunuz. Karşınızdaki olayı hayal ederken sizin anlatımlarınızı baz alıyor ve yorumlarını ona göre yapıyor.
İşte bu noktada iyi dinleyici konumu devreye giriyor, olayların anlatılışı, kişiye yakınlık ve doğru soruların sorulmasıyla siz aslında onun kendisiyle yüzleşmesini sağlıyorsunuz. Eğer sizin sözünüze önem veren birisiyse zaten bu paylaşım mutlaka artı sonuçlar getiriyor.
Kesinlikle bildiğimiz bir şey varsa, o da hepimizin bir iç dünyası var ve bu iç dünyamızı biz yaşıyoruz, bizden başka bu dünyayı bilen yok, beyninizin içinde sorguladığınız her şeye hakim ve sahip olan tek kişi sizsiniz. Dışarıdan ne gözükürseniz gözükün, iç dünyanız aslında çok farklıdır. Bildiğiniz, kabul ettiğiniz ve kabul etmediğiniz kişilik çatışmaları yaşarsınız ve ister istemez bu kişilik çatışmaları bazen sizi zor durumda bırakır, kilitlenir ve tökezlersiniz.
İşte o zaman bu tarz sizi iyi dinleyen veya sizi iyi dinlediğine inandığınız arkadaşlarınız devreye girer, onlarla olan paylaşımlarınız da kendinizi görmek istersiniz, soramadığınız soruları onun sormasını arzu edersiniz, yanıtınızı bilseniz bile oradan gelen yorum sizin için önemli olabilir.
Hepimizin kusurları, sıkıntıları var, önemli olan bu sıkıntıları kendi başımıza çözebilmek ama çözemediğimiz de bu tarz yaklaşımlar içinde olmanın da bir sıkıntısı olacağını sanmıyorum, yeter ki o kişi sizin çok güvendiğiniz birisi olsun.
Güzel günler diliyorum.
Sevgilerimle,
Haluk