9 Temmuz 2010 Cuma

Güleryüz

Güleryüz.....


Ne kadar önemli. Bir tatil köyüne gittiniz, 2000e yakın müşteri var, ancak garsonların yüzünden gülümse eksik olmuyor, çırpınıyorlar sizi memnun edebilmek için.

Şöyle düşünün onlarca yemek çeşidi içinde yemek almaya çalışan 2000 kişi ve onların yediklerini sürekli toplayan ve bu arada elleri kolları tabaklarla dolu yanınızdan geçerken, sizin çocuğunuzla gülüşen, şaka yapan ve masaya ne istediğini sorup, tabakları mutfağa bırakıp size istediklerinizi bir koşuda taşıyan bir lokanta personeli -ki bu arada açık büfe ve self servis olayı var. Bir tanesi de çıkıp abi özür dilerim meşgulüm, içkiler self servis kalkıp kendiniz alın demiyor. Bu öğretilmiş, müşteri memnuniyeti hedeflenmiş.

Bu arada şuna değinmeden geçemeyeceğim, ben bu kadar pozitif bakarak anlatıyorum da sanki herkes benim gibi mi düşünüyor. HAYIR. Kahvaltının sat 10:00 da bitip koca restoranın hemen öğle yemeğine hazırlanması gerektiğini unutan bazı insanlar da "esir kampına çevirdiniz burayı, saat 10'dada yerim 11'dede parasını ödüyorum" demelerine veya "kahve yapmayı bilmiyorsun, seni şikayet edeceğim" diyenlere de rastlıyorsunuz.

Burada BAKIŞ AÇISI ve YAKLAŞIM hemen devreye giriyor. Yüzlerce yabancı turistin o çocuklara davranış ve yaklaşım biçimiyle, özür dileyerek biz TÜRK'lerin yaklaşımlarını görmelisiniz. Sonra kızıyoruz, neden bizi almak istemiyorlar AB'ye veya her hangi bir turizm tesisine. Hepimiz değil ama bir çoğumuzun hak etmediğini düşündüğüm zamanlar olmuyor değil. Ne olur ki, biraz HOŞGÖRÜ'lü olsak. Ne olur dansöz kıvırtırken, onunla göbek atarken ona gösterdiğimiz sevgiyi, neşeyi, güzel yaklaşımı bu çalışan çocuklara göstersek.

Hiç unutamadığım bir anımı anlatarak bitiriyorum.

Ortaköy'e yeni taşındığım zamanlar, aşağı iniyorum ama tanıdığım, bildiğim pek kimse yok gittiğim cafe'lerde. Arkadaş edinmeye çalışıyorum. Özlem çay bahçesinde otururken kapıda ki çocukla sohbete başladım, o da Galatasaray'lı, o zamanlar da dertliyiz, epey sohbet ettik, adı Murat. Bir kaç hafta ben hep oraya gittim, artık sohbet etmesek bile bana ilgi gösteriyor, çayım hemen geliyor, üç tane içersem biri ondan oluyor.

Bir gün "Haluk abi" dedi, "buraya ne kadar çok insan geliyor biliyor musun", "Tahmin ederim" yanıtını verdim, " Ama abi" dedi "bu kadar insan gelip gidiyor, burada bir iki çay içiyorlar, ama bizlere davranışını bir görsen, sanırsın ki iki çay içip, çay bahçesini satın alıyorlar", "senin gibi bizimle sohbet eden, bizi adam yerine koyan o kadar az kişi var ki, sizler gibi insanlara canımız feda".

O an inanın o kadar hüzünlendim anlatamam. İstedikleri tek şey, biraz tebessüm ve hal hatır sormak. Bunu bile göstermiyoruz bu insanlara.

Sizlerden ricam, hoşgörülü olun lütfen, yemek yediğiniz bir yerde çalışan bir iki çocuğa gülümsemeniz, halini hatırını sormanız, hata yapsa bile kızmamanız, sizden bir şey götürmez, ama o kişiye çok şey verir. Zaten sonra fark edersiniz ki, o çocuk sizin gözünüzün içine bakar, sizden gelecek istekler onun önceliğinde olur.

Güleryüzlü, hoşgörülü ve pozitif bakan, eleştiren bir Dünya için, bu Dünya'yı başkaları yaratmayacak, bizler yaratacağız.....

Sevgilerimle.