Kitabın içinde her konuda gerçekten çok güzel anlatımlar var. Ben arada sırada mori'den alıntılar yaparak yazılar yazmak istiyorum. Bugün o kitapta bize hiç yabancı gelmeyen bir konudan bahsedeceğim. Önce bakın mori ne demiş;
"...kültürümüz bizi ölüm anı gelmeden bazı şeyler üzerine düşünmeye yüreklendirmiyor. Kariyer, aile, yeterince maddiyata sahip olmak, evin ipoteğini ödemek, yeni bir araba almak, kaloriferi tamir ettirmek gibi bencilce şeylere öylesine sarılmış ki etrafımız. hayatımızı sürdürebilmek için bir sürü ıvır zıvırla uğraşmak zorundayız. Bu yüzden şöyle bir geri çekilip hayatımıza bakarsak, 'Bu mu yani? Hayattan istediğim her şey bu mu? Burada eksik olan bir şeyler yok mu?" demek alışkanlığına sahip değiliz...."
Bunu mori demiş ama bilmeyen var mı bu yazılanları? Kaçımız uyguluyor peki? Benim konuşmak istediğim şey bu.
Bizde bazı evlilikler biterken, kadın veya erkek, karşısındakine neden bitirdiğini açıklarken, durup hayatıma baktım, yapmak istediğim bu mu diye sordum ve yapmak istediğim şeyin bu olmadığına karar verdim der. Ancak bunu söylediği yaş nedense erkekte 40 yaş ve sonrası, kadın da 30 yaş üstündedir. Tabi istisnalar vardır mutlaka ama genele bakarsanız, boşanma süreçleri üç aşağı beş yukarı bu zamanlara denk gelir.
Neden peki?
Bence nedeni, mori'nin bahsettiği belli bir noktaya gelmek için o kadar uğraşıyoruz ki. Dikkat edin, evinin borcu olan, yeni arabasını almış borç harç içinde, sıkıntılı yaşayan insanlar başka nedenlerden ayrılır da, hiç benim olmak istediğim nokta burası değil diye ayrılamaz. Ne zaman ki hayat yükünün paylaşımı rahatlamıştır, borç-harç ve sıkıntılı dönemler kadın-erkek sırt sırta atlatılmış, erkek o yaşlarda kariyer yapmış, belli noktaya gelmiş artık etrafına bakacak duruma gelmiştir. Kadınsa belki bir araba almış, ekonomik özgürlüğünü artık eline almış, daha rahat bir yaşam sürme noktasına gelmiş belki kariyerinde oldukça iyi noktalara gelmiş veya ilerleme durumundadır. Çalışan kadından bahsediyorum tabi,çalışmayan kadınlardan, ekonomik özgürlüğü olmayan kadınlardan kaç tanesi acaba ben istediğim noktada değilim deyip ayrılma kararı alabiliyor ülkemizde.
Gençlik zamanlarımızı, en güzel yaşama sevinçlerimizi ev alma, yazlık alma, araba alma gibi bir sürü şeyi, eşimizle büyük yükler altına girerek almaya çabalıyoruz. Onları ödemek için deliler gibi çalışıyoruz, ya para ya kariyer veya her ikisini birden yapıyoruz, ama birbirimizden de uzaklaşıyoruz. Evlenmeden önce iki dirhem bir çekirdek giyinip, en güzel makyajları yapıp, bir günlük sakalla bile buluşmayan sevgililer, evlendikten sonra girdikleri bu borçları temizlemek için deliler gibi çalışıp, pestil haline gelirse, akşamları kim birbirine güzel şeyler söyleyerek sevişebilir ki?
İş yaşamı ve yaşamda elde etmeye çalıştığımız şeyler bizlerden çok fazla şey götürüyor. Bu yapılanlar yanlış mı derseniz, bugünün Türkiye'si için yanlış diyemeyeceğim, sosyal güvencesi, iş garantisi olmayan bir ülkede ev, araba, yazlık belki gereksinim, ama benim inancım bizden götüren şeyler bunlar. Düşünsenize aylık ödemeleri iki kişinin gelirinin yarısından fazlasını götüren bir evlilikte "gönüller bir olunca samanlık seyran olur" felsefesi sizce kaç yıl devam eder?
Mori güzel demiş, bunları birisinin bizler söylemesi, anlatması lazım, ancak bizler ancak yaşadığımız da öğreniyoruz. Tabi bu yaşananlardan her zaman mutlu ve keyifli öğrenilmiyor.
Bence bu yazıyı okuduktan sonra ben yazdım veya mori söyledi diye değil, LÜTFEN kendinize sorun, GERÇEKTEN İSTEDİĞİNİZ BU MU? İSTEDİĞİNİZİ Mİ YAŞIYORSUNUZ? yanıtınız EVET ise, tebrikler, başarmışsınız, peki yanıtınız HAYIR sa ne olacak:) ............
Sevgilerimle