21 Ağustos 2010 Cumartesi

Aşk , Cinsellik ve İş yaşamı ...

Ben aşkı biraz cinselliğe ve iş yaşamına bağlıyorum. Internet demeyeceğim, çünkü internet zaten bu cinsellik & iş yaşamının sonucu olarak bir araç olarak kullanılıyor. Amaç olmaktan çıktı internet kullanımı, herkes bir yerlere varmak için kullanıyor. Bu varılan yer ağırlıklı olarakta ilişkiler oluyor.

Cinsellik insan yaradılışından bugüne kadar insanları en çok meşgul eden ve çok keyif veren bir olay. Muhteşem bir paylaşım. İki kişinin birlikte yaşayabileceği en güzel şeylerden birisi. Cinselliği kötü olan veya yaşayamayan çiftlerin yaşamlarında mutlaka eksiklikler vardır diye düşünüyorum.

Peki, aşk yaşamımıza etkisi ne? Bence cinsellik özel ve kişiler özgü. Cinselliğin ana temalarından birisi de görsellik ve bayan arkadaşlarım karşı çıkabilir belki ama görsellik kadına bahşedilmiş bir şey. Bunu ben söylemiyorum, Desmond Morris'in, İnsanat Bahçesi kitabında şu sonuçlara yer veriliyor. 3000'den fazla kadın ve erkek üzerinde yapılan deneyler ve araştırmalardan, ortalama olarak, bir kadının bir günde 6 yani sadece ALTI, bir erkeğin ise 300 yani ÜÇYÜZ kere sex düşündüğü çıkmış. Saniyelik, dakikalık belki ama arada ki fark müthiş. Bunun da ana nedeni görsellik diyor Morris.

Benim yaş grubum çok iyi bilecek, biz 1970-1980 döneminde üniversitede veya o dönemde iş yapan, çalışan yani yaşamda olan bir kuşağız. Cinsellik, sevişme, sevgili ile gezinmeler hep kısıtlı. Hiç unutmuyorum, bugün kadın kadına sohbetlerin ana durağı olan Beyoğlu Çiçek Pasajı'na bir kız arkadaşımla gitmiştim (sene sanırım 1978 veya 1979), otururken kızın sandalyesinin arkasına elimi atmıştım da, garson gelip uyarmıştı beni, elinizi çekin diye:)))

Bugünün genç kuşağı, pastahane köşelerinde buluşmaları dinliyordur :) Ben o kuşaktanım işte, Kocaeli'nde Üniversitede okurken, bir taraftan siyasetin içindesin, diğer taraftan sevgili ve gönül işleri. Kız arkadaşımla pastahanede buluşup, pastahanede ayrılırdık, orada yaptığımız da altı üstü el ele tutuşmak. Ama o kadar değerliydi ki, keyif verir, o dokunmalar içinizi okşardı.

Türkiye'de ne zaman bir şeyler değişmeye başladı. Medya ile. Televizyonda ki renklenme, yaşamımıza da yansıdı. DALLAS ile tanıştık, tanıştık ama bizim toplumumuz buna hazırmıydı? Tabi ki değil. Aile içi yaşanan cinsellikler, kucaktan kucağa yaşanan sex. Türk toplumu herzaman olduğu gibi, dışarıda bunu eleştirdi ama deliler gibi de seyretti (bugün de farklı değil, anımsayacaksınız bir ara gazeteler şu hafta sonları dergileri bedavaya veriyorlardı, manken kızlarımızın boy boy çıplak fotoğraflı resimleri, kim kimle ne yapmış haberleri, günde 250bin satan gazete, hafta sonu 1 milyon satıyordu, ama kime sorsanız da şikayetciydi:))).

DALLAS ve bu tarz diziler ve arkasından özel televizyonlar bambaşka bir sektör geliştirdi. Cinsellik sektörü. Gencecik kızlarımız TV'lerde boy göstermeye başladı, onlar gösterdikçe millet seyretti, seyreden aynılarını uygulama başladı. Kızlarımız kadınlarımız değişti. Düne kadar komşusuna, arkadaşının eşine hiç o gözle bakmayan erkekler, etkilenmeler ile daha bir alakadar olmaya başladılar çevreyle. Görsellik hem kadınların, hem erkeklerin çok hoşuna gitti. Kadın daha bakımlı, daha güzel giyinen, kilosuna, boyuna dikkat eden oldu. Erkek ise bu güzellikleri takip etmeyi sevdi ama minicik bir nüansla, evinde olsun istemedi, dışarıda görebilirdi ama evdekinin hakkı yoktu buna, ne yani evdeki eşi yaparsa diğer erkekler de bakardı. Onun başkasının karısına, kızına bakma hakkı vardı, ama asla başkası kendi eşine, kızına bakamazdı.

Diğer taraftan, iş yaşamı kadını değiştirdi, kadın daha çok iş yaşamına girdi, her işte çalışmaya başladı, kariyer yaptı. İşe giderken daha özenli oldu, modayı takip etti, güzellik salonları patlama yaptı ve kadın cinselliğini ön plana çıkardı. Kadın gördüğü ilgiden memnun, kendisini sevmeye başladı. Erkek gördüklerini sevdi, o da memnundu.

Ama ortadan kaybolan bir şey vardı, o da EMEK. Cinsellik o kadar ortada ki artık, kimse sevgiye gereken önemi göstermiyor. Kimse kimsenin sevgisine inanmıyor. Eskiden de cinsellik vardı ama hepsi kapalı kapılar ardında ve kişilere özgü idi. Erkekte bu değişimden payını alacak bir nokta yakalamayı çok istedi ama alamadı. ha metroseksüel erkek tabiri çıktı, daha bakımlı olan erkekler. Bu ne kadar bizim yapımıza uydu derseniz manzara ortada, çok az bir kitle ile sınırlı kaldı. Ama bugün kadında ki değişim neredeyse tüm Türkiye'yi kapladı. hala mini etek giydi diye bıçaklanan kadınlar var belki ama bugün hangi ile gitseniz (belki Doğu tarafı henüz hazır değil bilemem) belden pantalon, askılı dekolte tshirt giyen kızlar, kadınlar görebilirsiniz.

Bu yazı, bu kadınları eleştirmek için yazılmadı, bayan arkadaşlarım lütfen yanlış anlamasın, aşkın olmamasını kadının giyimine veya dekolteye de bağlamıyorum. Cinselliğin ve iş yaşamının ve bunların getirisi İnternet'in yaşamımıza armağan ettiği çarpıklıkları söylemeye çalıştım. Bana göre eski aşkları neden yaşayamadığımız. Bugün çok güzel aşklar yaşayan insanlar da var, kumrular gibi evliliklerini götürenler de, ama bugün bir gerçek daha var ki, o da son yıllarda ilk defa bu sene boşanma sayısı evlenme sayısının üstüne çıkmış. Bütün bunların üstüne değişen bir şey yokmuş gibi davranamayız. Nedenleri ortada bence. ben kendimce bu nedenleri sıraladım, yoksa kişisel olarak, kime ne yakışıyorsa onu giysin, gönlü ne yaşamak istiyorsa onu yaşasın mantığındayım, üstelik bu değişimi yapan kadınları kutluyorum, kendine güvenen ve kadın vücudunu "yürüyen bir vajina" gibi gören bu toplumda bunu yapabilmelerini alkışlıyorum.....

Sevgilerimle....
29/10/2005