Hayatımda en sevmediğim şey NEGATİFLİK. Negatif her şeyden, herkesten korkuyorum, uzaklaşmak istiyorum. İlişkim olduğu zaman veya olacağı zaman, karşımdaki kişiye hemen şunları söylüyorum.
“ Bak canım, biz şimdi seninle birlikte olucaz ya, senden ricam ne olur bana negatif SMS atma, mail atma, MSN de veya her hangi bir sohbet programında negatiflik bildirme. Seninle bir şey konuşmam lazım de, ben anlarım. Hatta mümkünse, seninle sanal ortamlarda hiç karşılaşmayalım, ne oldu işin mi var, neden benimle ilgilenmiyorsun, başkasıyla mı konuşuyorsun, hep bekleyecekmiyim, daha ne kadar sürecek işin sıkıldım gibi bir sürü gereksiz ve gerici (gerilmek anlamında gerici, kasıcı) sohbetten uzak oluruz, yüz yüze halledemeyeceğimiz bir şey olamaz “
Buna çok inanıyorum. İnsanlarımız artık her şeyin kolayına kaçıyor. SMS’ten hele nefret ediyorum. Belli ve sınırlı sayıda bir mesajın içine doldurmaya çalıştığın öfkeni yazarken, en olumsuz, en sinir, en negatif kelimeleri seçiyorsun. Hatta bazen o kelime senin düşündüğün anlamdan çok daha farklı anlamlar ifade ediyor karşındakine. Ben kendi yaşadığım bir örneği size anlatmak istiyorum.
Bir süre önce netten tanıştığım bir hanım ile birlikteyiz, ikinci veya üçüncü görüşmemiz. Cumartesini birlikte geçirmişiz, ben Pazar günü evime dönmüşüm. Pazar günü eve döndükten sonra, biraz dinlenip, Ortaköy sahiline gidiyorum, ama aksilik (belki de hayır:))) bu ya cep telefonumu evde unutuyorum. Asla takmam öyle şeyleri, aman ne olacak 2 saat de kimse aramaz düşüncesiyle telefonumu almıyorum. Aşağıda boğaz, insanlar, bira, patates derken 2 saat sonra eve geliyorum. Telefonumda 3 çağrı, 6 mesaj. Hepsi aynı kişiden. Çağrıları geçiyorum, mesajlar sırasıyla şöyle (saatleri örnekliyorum, tam tamına anımsamam olanaksız tabi);
Mesaj 1 : Saat 16:30 . canım evdesin dimi, çok güzel bi gündü, aradım açmadın, heralde meşgulsün, beni ararmısın işin bitince.
Mesaj 2 : Saat 16:45 . haluk hala bekliyorum, neden aramıyorsun, kötü bir şey yok dimi?
Mesaj 3 : Saat 17:15 . neden böyle davrandığını anlamıyorum, aramamam gerekiyorsa söyleyebilirsin
Mesaj 4 : Saat 17:30 . tekrar aradım, açmıyorsun telini, bu kadarı saygısızlık, bu kadar çabuk bıkacağını düşünmemiştim
Mesaj 5 : Saat 18:00 . çok saygısızsın, en azından mesajlarıma yanıt ver ve bitti de, senin farklı olduğunu düşünmüştüm
Mesaj 6 : Saat 18:10 . sakın beni bir daha arama, seni hayatımdan çıkarttım, senin gibi insanlara hayatımda yer yok, bye
İnanın bire bir olmasa da %90 bu laflar. Ve ben bu dilimde, aşağıda Ortaköyde bira içiyorum. Acaba öldüm mü, trafik kazası mı geçirdim, ailemden biri hasta mı oldu, telefonum mu kayboldu, çalındı mı. Yani olabilecek onlarca şey varken, kura kura 2 saatte bu noktaya getirmiş kendisini. Sizce bu normal mi? Bu sevgi mi? Saygı mı? Ne bu ?
Bunu anlattığım bazı arkadaşlarım neredeyse kızı haklı bulacaklar, seven insan merak eder falan diyerek. Eh yani buna kocaman bir PES diyeceğim, lütfen beni hiç kimse bu kadar sevmesin ya, ASLA ben böyle paranoyak ve şizofrenik bir sevgi ve sevgili istemiyorum.
Buna benzer olayları MAIL ve MSN ile de yaşıyorsun, sohbette basit bir konu saçma sapan noktalara getirebiliyor insanları. Benim önerim, sevgili olanların mümkün olduğu kadar az SANAL dünya nimetlerinden faydalanmaları ve Teknolojiyi de sevgilerinin arkalarına almaları. Cep telefonlarını mümkün olabildiği kadar sadece haberleşme amaçlı kullanmaları. Sadece negatif elektrik değil, pozitif elektriğin de kişilerde yıldırıcı etkilere yol açtığını unutmamaları.
Size her gün 10 kere seni seviyorum, çok özledim diye SMS atan bir sevgiliniz olmasını istermisiniz? Hadi mesaj almayı seviyorsunuz, aldınız, peki, sevgilinizin o mesajları attıktan sonra dönüp, neden benim sms lerime yanıt yazmıyorsun diye sormasını ve bunu beklediğini bilmenin sizde etkisi ne olur?
Mükemmel mi :) O zaman devam arkadaşlar.
Ama bence diyeceğim, hiç bir kadın ve hiç bir erkek, normal sağlıklı biri, günde 10 kez seni seviyorum yazıp, karşılığında 10 kez seni seviyorum yanıtı beklemez.
Bekliyor diyorsanız, KESİNLİKLE ben de bir yanlışlık var diyorum J))
Sevgilerimle, 16 / 03 / 2006