5 Eylül 2010 Pazar

Saroz Körfezi : Burnumuzun dibindeki Cennet ...

Dünü Veliefendi'de geçirdikten sonra, Pazar günü için yine Türkiye Gezi kitabımızı açtık. Bir kaç sefer niyetlendiğimiz ve ikimizin de daha önce gitmediği SAROZ KÖRFEZİ turumuzu günübirlik olarak yapmaya karar verdik.

Saroz turunu anlatmadan önce çok önemli bir bilgiyi aktarmak istiyorum. Saroz Körfezinin en büyük özelliği kendi kendini temizlemesi ve uzun yıllar kirlenmeyecek nadir bir deniz olması. Yılda üç kez ve aynı zamanda olmak üzere Şubat, Nisan ve Temmuz aylarının 15. ve 18. günü başlayıp, 25 ila 28. günü sona eren körfezin kendi kendini temizlemesi işleminde TABANDA SOĞUK SU ve YÜZEYDE SICAK SUYUN yarattığı akıntılar, körfezi, içine atılan tüm atık ve artık maddelerden kurtarıyor. Bu herhalde mucizevi bir şey değil mi :) 

Açıkçası ben Saroz Körfezi deyince, belli bir mekana gideceğimizi düşünüyordum, ancak biraz araştırma yapınca öyle olmadığını görüm. Saroz Körfezi kocaman bir yer, Enez'den başlayan ve Eceabat'ın kuzey batısına kadar upuzun bir sahil. 

Gidilebilecek yerlere baktıktan sonra Pazar sabahı saat 06:00'da yola çıktık.

Geçtiğimiz aylarda Uçmakdere, Mürefte ve Şarköy sahilini gezmiştik ama detayına bakamamıştık. Nasıl olsa erken çıktık diye yine aynı yolu denedik, Tekirdağ - Barboros - Kumbağ üzerinden önce Uçmakdere'ye geçtik. Yan da gördüğünüz kare, Uçmakdere'ye gelmeden önceki Yamaç Paraşütü iniş alanı. Oldukça keyifli bir denizi var ama dediğim gibi ağırlıklı olarak Yamaç Paraşütü inme alanı olarak kullanılıyor, bir sürü motorlu genç burası ile yamacın başında gidip geliyor.

Uçmakdere;  Minicik bir yer, yine kendi gibi minik bir sahili var. Balıkçılık oldukça yaygın. Kumbağ ile Uçmakdere arası çok kötü bir yol, düzensiz ve toprak. Ancak arabanıza biraz güveniyorsanız ben mutlaka gitmenizi tavsiye edeceğim, çünkü inanılmaz bir doğa-deniz manzarası var. Önce biraz çıkıyorsunuz, sonra dağların arasından denize doğru iniyorsunuz. Dediğim gibi kötü bir yol ama bence değer, ben iki kez aynı yoldan gittim, her ikisinde de manzaraya hayran oldum.

Mürefte; Uçmakdere'den hemen sonra geliyor. Eskiler bilir Mürefte'nin şarapları meşhurdur. Gerçekten de burada üç dört tane şarap fabrikası var, Facebook'ta fotoğraflarını yayınladım, üzümün girişinden şarap depolarına kadar.

Sevilen, Kutman ve Doluca'nın satış noktaları var.

Biz de altı tane kırmızı şarap aldık, fiyatları 12-18 TL arasında değişiyor.

Saroz Körfezi dediğim gibi kocaman bir körfez, etrafı köy ve ilçeler ile dolu. Biz Mecidiye'den başladık. Mecidiye köyü deniz kenarında değil, Uzunkum diye bir sahili var, oldukça temiz bir deniz ama oldukça kirli bir kumu var. Biraz da ücretsiz halk plajı olması insanların burayı hor kullanmasına neden olmuş, üzüldük, bu kadar güzel bir deniz ve sahil ancak bu kadar kirletilebilir. ben günün ilk denizini burada yaptım.

Uzunkum sahilinin devamında ise İbrice Limanı var. Bu limanı sanıyorum Saroz'a dalış yapmaya gidenler iyi biliyordur. Bir çok dalış buradan gerçekleştiriliyor. Liman oldukça büyük ve çok tekne var. Biz gittiğimizde Yeditepe Üniversitesi Dalış grubu oradaydı. Liman olmasına rağmen, bir çok tekne olmasına rağmen ve üstüne basa basa söyleyeceğim herkesin kirletmek için çok çaba göstermesine rağmen deniz pırıl pırıl. Denizin dibinde her türlü çöpü; naylon torba, bira şişeleri gibi ne ararsanız var.

İbrice'den istikamet konaklama yaptığımız Erikli oldu. Erikli bu gezimizin en favori yerlerinden birisi. Sevimli bir  tatil köyü gibi. Sokaklar temiz. deniz MÜKEMMEL, sahil ve kum MÜKEMMEL. gecesini görmedik ama çok eğlenceli bir yer olduğu belli.  Deniz bisikleti sahilin favori atraksiyonlarından. Bir çok pansiyon ve apart var, bunun yanında bizim sahilini ve şezlonglarını kullandığımız İşçimen Otel en iyi otel gibi gözüküyor. Bu dönemde oda+kahvaltı hafta içi 60 TL / kişi başı, hafta sonu ise 70 TL imiş. Yaz kış açık. Hani hafta sonu deniz dışında da doğa ve romantizm yaşamak isteyenler için ideal bir yer :))

Erikli'nin devamında Yayla diye bir yer var ki, Pınar ile ben birinciyi seçmekte zorlandık, Erikli'mi Yayla'mı diye. Yayla biraz daha derli toplu, siteler daha şık, deniz benzer de eğlencesinin nedense Erikli gibi olmadığını düşünüyorum. Erikli biraz tatil köyü gibi, Yayla ise biraz sahil kenti gibi. Yine de her ikisi de oldukça keyifli yerler, zaten araları 10 dakika. Dolayısıyla hangisine gitseniz diğerini de ziyaret edebilme şansınız var ve bence o taraflara giderseniz de mutlaka edin

Saroz'da son durağımız Enez oldu. Enez aslında uç nokta, ondan sonra Yunanistan geliyor. Yayla'dan Enez yaklaşık yarım saat sürüyor. Enez açıkçası beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. kalesinden başka bir şey yok, kitabımıza göre çok güzel bir sahili varmış ama biz oraya gidemedik çünkü şehirden oldukça uzak. Biz de kaleyi gezdik. Kale güzel de etrafında ne bir koruma, ne bir bilgi. O kadar başıboş kalmış ki. Avrupalı üç beş taç parçasını bile etrafını çeviriyor ve bakımını yapıyor, Enez kalesi 7500 yıl önce yapılmış ama görseniz sanki tesadüfen orada, ne bir sorumlu var, ne de koruma. Üstüne üstlük  her taraf çöp içinde. Yazık gerçekten yazık.

Eh bu kadar gezip dönüş yoluna geçince karnımızın açlığını nerede bastıracağız. Tabi ki Tekirdağ'da Tekirdağ köftesi ve Piyaz yiyerek. Sabah 06:00'da başlayan gezimizi akşam 21:30 gibi İstanbul'a dönerek tamamladık. Oldukça yorucu bir yolculuk olsa da, biz çok keyif aldık, denizimize girdik, sahile oturduk, yeni yerler gezdik, biraz bilgilerimizi tazeledik.

Bakalım haftaya neler olacak :)

Sevgilerimle,
Haluk
05.09.2010 22:30