24 Eylül 2011 Cumartesi

Kadına şiddet ..Cinayet..Peki ama suçlu kim?

Kim ne derse desin, bugün en önemli problemlerimizden birisi KADINA uygulanan ŞİDDET. Milyon kerede yazılsa, sosyal kuruluşlar yürüse, Devlet açıklamalar yapsa da gün geçmiyor ki Kadına uygulanan Şiddet ve bu şiddetin getirdiği cinayetler bitmiyor. Bizlerse sadece yazılı ve görsel medyaya yansıyanlara bakarak bunu anlayabiliyoruz. Halbuki, bunun onlarca katı yaşanıyor yurdumuzda ve bu azalmıyor.

Bu konuda onlarca köşe yazarı yazı yazdı, danışma hattı kurdular, televizyonda yüzlerce program yapıldı, sosyal dernekler, kuruluşlar yürüyüşler yaptı AMA sonuç YETERSİZ.

Gün geçmiyor ki gazetelerde veya televizyonda benzeri bir olay yaşanmadı diyelim.

Bakın size öldürülen kadınlarımızın sayısını vereyim : 2002 / 66, 2003 / 83, 2004 / 164, 2005 / 317, 2006 / 663, 2007 / 1011, 2008 / 806, 2009 / 953, 2010 yılına ait olanı sanıyorum 800 civarı, 2011 yılını da hepimiz takip ediyoruz. Bu rakamlar erkekler tarafından çeşitli nedenler ile ödlürülen kadınlar.

Bu yazıyı neden yazmaya karar verdim?

Dün okuduğum bir haber üzerine yazmak istedim, benzerini yüzlerce kez okuduğunuz bir haber bu da, AMA burada bu kadını kimin öldürdüğünü ve bu işin sorumlusunun kim olduğunu anlayabilmek istedim. Gerçekten bu cinayet bu adamın bir eseri mi, yoksa sorumlu başkaları var mı?

Acaba bu olaylar önlemek için hep EĞİTİM diye bahsederken, eğitimden önce başka şeyleri düzeltmemiz gerekmiyor mu?

Bir kadın, 42 yaşında, 23 senelik evli, eşi 46 yaşında bir adam, serbest meslek sahibi. Sürekli dayak yediğinden şikayet ederek evi terk ediyor ve ailesinin yanına yerleşiyor ve kocasına boşanma davası açıyor. Ancak eşi boşnamyı kabul etmiyor ve zaman zaman eşi ile görüşerek barışmak için ikna etmeye çalışıyor.

Buraya kadar hangimiz itiraz edebilir, bir çoğumuzun başına benzer olay farklı durumlarda da olsa gelmiyor mu? Anlaşamayan, darp gören evli çiftlerin başvurduğu medeni bir yol değil mi? Ayrılan kişi, seven kişi, ayrılmak istemeyen kişi bu mücadeleyi verecektir, her zaman bir umut vardır mantığı ile hareket eder kişi, o yüzden de ayrılmak istemiyorsa barışmak için tüm yolları dener. O yüzden buraya kadar olan kısım da ben bir anormallik görmüyorum, ama devam edelim...

Daha sonra adam eşini eve çağırıyor, evde mutfaktan aldığı bıçakla kadını öldürüyor ve sonra gidip teslim oluyor.

Bu şekilde bakınca, adam barışmak istedi, kadın barışmadı, adam cinnet geçidi ve öldürdü gibi bakarsanız, bir cinayet gibi duruyor değil mi? Hani kızdı, kendinden geçti, çok seviyodu, vesaire vesaire vesaire ve adam cinayet işledi, kadın öldü, adam hapse girdi. Bir CİNAYET davası yani.

Ama devamını size anlattığımda göreceksiniz ki, bu basit bir cinayet davası değil, bakın neden öyle düşünüyorum.

Kadın öldürülmeden 6 ay önce eşini 3 kez polise şikayet ediyor.2 kez hakaret, 1 kez tehdit ve 1 kez de eşe kötü muamele yapmak suçundan GÖZALTINA alınıyor, ama NÖBETÇİ MAHKEME tutuksuz yargılanmak üzere tahliye ediliyor. Ağır Ceza'da adamın hakkında 3 ayrı dava açılıyor, AMA delil yetersizliğinden serbest kalıyor.

Şimdi siz söyleyin bana, bu kadını gerçekten Adam mı öldürdü? Kadın bu ölümü hak etti mi? Adam ve KAdın için kim ne yaptı? Delil yetersizliğinden serbest kalan bu adam, acaba bir şekilde mahkum olsaydı ve hapse girseydi, o ortamı yaşasaydı belki bunu yapmayacaktı.

Sonuçta söylemek istediğim, adamın bu cinayeti işleyeceğini, yapılan bu şikayetleri inceleyen hukuk sistemimizin yapabileceği bir şey gerçekten yok muydu? Bu bir cinayet ise, o kadın öldükten sonra onun bu davalarını inceleyen tüm polis teşkilatı ve hukuk sisteminin bu olayda hiç mi kusuru yok?

Dediğim gibi, sadece EĞİTİM ile düzeleceğini düşünüyorsanız, bence yanılıyorsunuz, Hukuk ve Adalet sistemimizde değişiklik yapmadıkça üzülerek ifade ediyorum ki, bu cinayetler artarak devam edecektir.

Sevgilerimle,
Haluk
24.09.2011 10:30