Babamın görevi nedeniyle Diyarbakır Lice'den, Kandıra'ya tayini çıkması nedeniyle, 1974 senesinde Kandıra'ya geldik. Kandıra, benim Lise yıllarımın geçtiği minik bir ilçe. Kocaeli'ne bağlı. Bizim gittiğimiz sene 11.000 kişilik bir nüfusu vardı.
Lise ikiye burada başladım. O zaman ben henüz sınıf arkadaşlarıma göre hem bir iki yaş küçük ( ilk okula altı yaşımda ve ikinci sınıftan başladığım için ), hem de boy olarak sınıfın en kısasıyım. Neredeyse maskot olarak anılıyorum okula. Yaşım on beş.
Belki küçük olmam sebebiyle de okulda çok seviliyorum, arkadaşlarım, öğretmenlerim.Okulumuzda bir Tarih Öğretmeni var, soy adını unuttum Yücel Bey. En sevmediğim derslerden birisidir Tarih. Ezbere dayalı dersler de zaten başarılı değilim.
Bir gün tahtada yazılar dolu, kimse de tahtayı silmemiş, dersimiz Tarih. Yücel Hoca, " Haluk kalk şu tahtayı sil " dedi. Ben de o kadar kişi içinden neden beni seçti diye sinirli bir şekilde kalktım, tahtayı sildim. Tahtayı sildikten sonra da bilinçli olduğunu sanmıyorum ama doğal olarak ellerime biriken tebeşir tozunu üfledim. Eh buraya kadar normal değil mi :)
Meğer ben Yücel Hocaya o kadar yakınken üflemişim ki, tozlar hocaya gitmiş. Yücel Hoca bir sinirlendi;
- Lan ne yapıyorsun, neden tozları üstüme üflüyorsun, zaten YUMURTA kadar adamsın, bir çakacağım şimdi !!!!
İşte, o an sınıf bir kahkaha patlattı, sonra dayanamadı Yücel Hoca'da gülmeye başladı, ben kıpkırmızı oldum ve geçti yerime oturdum, o zaman Mahmut ile yan yana oturuyoruz. Mahmut gülmeye devam ederek; " Hakikaten Yumurta neden hocaya üfledin yahu " dedi .
O gün benim adım Yumurta kaldı. O gün sınıftakiler okula, daha sonra okuldan mahalleye ve tüm Kandıra'ya yayıldı. Adımı bilmeyenler bile benim Yumurta olduğumu biliyordu.
Başlarda kızıyor olsam da, sonrasında ben de alıştım. Yumurta aşağı, Yumurta yukarı. Maç yaparız Yumurta, oyun oynarız Yumurta. Bu Yumurta olayı hep devam etti, ta ki ben Kandıra'dan ayrıldıktan sonra.
Yıllar sonra İstanbul'da bir gün bir telefonum çaldı, iş yerimde. " Alo " dedim, karşıdan bir ses " Naber lan Yumurta, ben Saim " dedi. " Hangi Saim dedim, bizim kör Saim mi? " Bastık kahkahayı, sonra buluştuk, görüştük, sohbet ettik.
Lakaplar güzeldir, sevdiğiniz insanlara takılır. İçtenliği gösterir. Sevildiğinizi bildiğiniz için kızmazsınız. Bilmiyorum okuyan arkadaşlarımın hiç lakapları oldu mu da, olanlar bir nostalji yapsınlar, o lakaplı konuştukları arkadaşlarını düşünsünler, oyunlarımızı, paylaşımlarımızı düşünsünler, bizler daha mutlu değil miydik?
Sevgilerimle,
Haluk
30.08.2010 21:30