3 Ocak 2011 Pazartesi

St.Antuan, GS, İki Kıta ve Rum Mimarlar Sergisi ....

Pera Müzesinden çıktıktan sonra Odakule'nin oradan çıkıp Taksim'e doğru yürüyelim dedik. Tabi İstiklal Caddesi almış başını gidiyor, inanılmaz bir kalabalık var. Hava da biraz soğuk ama yine de yağış olmaması yüzünden sanki herkes kendisini dışarı atmış. Yavaş yavaş yukarıya doğru ilerlerken sağımıza solumuza bakıyoruz.

Pazar günü olmasına rağmen dükkanların hepsi açık, hatta alışveriş tam gaz devam ediyor diyebilirim. Biz de kalabalığa karışmış giderken her zaman gitmek istediğim ama önünden ne zaman geçsem kapalı olduğunu gördüğüm St. Antuan kilisenin açık olduğunu gördüm.Pınar'a hadi ziyaret edelim dedim.

Dışarıdan devasa bir kilise gözüken St. Antuan kilisesi aslında İstanbul'un en büyük ve cemaatı en geniş olan Katolik Kilisesiymiş. 1725 yılında inşa edilmiş, ancak bugünkü yapısına - yani kırmızı kiremitli yapısına - 1902 yılında başlanmış ve 1912 yılında hizmete girmiş.İstanbul doğumlu İtalyan Mimar Giulo Mongeri tarafından son haline getirilmiş.Kilise aslında gelir getirmesi amacıyla yan yana ve birbirine geçiş yapılabilen iki apartman arasından giriş yapılmak üzere tasarlanmış.Kilise İtalyan rahipler tarafından yönetiliyormuş.

İlginç bir noktası da var, Laikliğin kabulünden sonra Kilise dışında dini kıyafetler yasaklanmış, yani sokakta veya çevrede hiç bir dini kıyafetli rahip görmeniz mümkün değil, sadece Kilise içinde hizmet verirken giyiyorlarmış bu kıyafetlerini.

İçerisi Noel nedeniyle süslenmiş. Pazar günü olduğu için oldukça kalabalık olduğunu söylemeliyim. Eğer bu tarz yerleri gezmeyi seviyorsanız, bence zaman ayırın ve gidin mutlaka gezin.

Özellikle mimarisi olağanüstü. Çok beğeneceğinize eminim.

St. Antuan'dan çıktıktan sonra Taksim'e doğru devam ettik. Galatasaray Lisesine oralara geldiğimizde şimdi Müze olan eski PTT binasında bir sergi olduğunu gördük. İki Kıta, İki Yaka diye bir sergi. Ona girelim bakalım neler var derken, daha önce bilmediğim ve hiç fark etmediğim bir şeyi de fark ettim. Galatasaray Sanat Merkezi. Aynı Pera Müzesi gibi, bu binada beş katlı, en üst katta İKİ KITA sergisi var, sonraki katlarda ise Galatasaray Tarihi ve Galatasaray Lisesi Müzesi var. Bir Galatasaray'lı olarak buranın adını daha önce hiç duymadığıma ve gezmediğime inanamadım, bu ayıbı da ortadan kaldıralım dedim.

İki Kıta, İki Yaka resim Sergisi hakkında söyleyebileceğim tek şey, MÜKEMMEL olacak. İstanbul'u resmeden o kadar çok başarılı fotoğraflar var ki. Ben de fotoğraf çekmeyi seviyorum ama çok amatörce, profesyonel çekimlere hayran kalmamanız imkansız.

Her iki yakadan çok başarılı eserler yer alıyor sergide. Boğaz Köprüsü, Balıklar, Martılar, İnsanlar...yani ne ararsanız var. Sanırım çok fazla duyuramamışlar veya sadece fotoğraf meraklıları biliyor, çünkü o kadar güzel fotoğraflar var ki, daha çok insanın gezmesi gerektiğini düşünüyorsunuz.

Sonraki katlar ise GALATASARAY'a ait. Tarihi, kupalarından bazıları, Galatasaray Lisesi. ben Metin Oktay'ın bal mumundan yapılmış heykelinin burada olduğunu bilmiyordum, keza Ali Sami Yen'in de bal mumundan yapılmış heykeli burada. Müzede sporun yanında eski tarihi bir sürü belge, magazin bilgileri de yer alıyor. Daha sonra da Galatasaray Lisesinin kuruluşu, savaş zamanları ve bugüne kadar ulaşan tarihi hakkında bilgiler veriliyor.

Bir Galatasaray'lı olarak gurur duydum, gerçekten çok eskilere dayanan ve başarılarla dolu bir kurum Galatasaray. Gezmeyen Galatasaray'lı arkadaşlarıma da şiddetle tavsiye ediyorum.

Sanat Merkezinden de çıktıktan sonra Taksime doğru ilerlemeye devam ettik, bu sefer solumuzda kalan Yunan Konsolosluğu'nun önünden geçerken şöyle bir afiş dikkatimizi çekti. BATILAŞAN İSTANBUL'un RUM MİMARLARI sergisi. Baktık sergi Yunan Konsolosluğu'nun içinde ve ücretsiz. Ona da girelim dedik ve girdik. Bugün bir çoğunu bina olarak bildiğimiz neredeyse bir çok yapının altında İstanbul'un rum mimarları olduğunu gördük. Örneğin Çiçek Pasajı, ve bunun gibi bildiğimiz bir çok eserin altına mimar olarak imza atmışlar. Tabi seneler seneler önce attıkları bu imzalardan bir çoğu yıkılmış ama ayakta olanlar da var. Ben çok başarılı buldum  sergiyi, gezmenizi tavsiye ederim.

Sonunda İNCİ'de günü noktaladık. Sizi bilmem ama benim tatlı ile aram olmamasına rağmen İncinin profterol'üne hayır diyemedim. Zaten başka hiç bir şey yemenize gerek yok, içerisi ana baba günü ve bir kişinin içeride profterolünü yiyip limontasını içmesi en fazla beş dakikasını alıyor. Ellerinde ayakta yiyenleri saymıyorum. Sonuçta oldukça keyifli bir Pazar günü geçirdik, görmek istediğimiz yerleri gördük, hatta fazlasını gördük diyebilirim. Arada böyle plansız, programsız sokağa çıkıp spontane gezmek güzel oluyor :)

Sevgilerimle,
Haluk
03.01.2011 12:30