Aşağıdaki yazımı 14 Ekim 2009 tarihinde yazmışım, yani yaklaşık 11 ay önce. Bugün 14 Eylül 2010. Ve biz sevgilimle 3 yıl 11 ayımızı tamamladık bugün, yani DÖRT KOCAMAN SENEYİ tamamlamaya sadece 1 ayımız kaldı.
Yazılarımda hep birlikteliklerin zorluklarını yazmışım, zamanın tadını çıkartmayı, gereksiz şeyler ile mutluluğun gölgelenmemesini anlatmaya çalışmışım.
Genelde dışarıdan gazel okumak kolaydır, şöyle yapın, böyle yapın dersiniz, keşke şunları deneseydiniz dersiniz. Halbuki, önemli olan aslında sizin kendi hayatınızda neyi nasıl yaptığınızdır. Hani önce iğneyi kendinize batırıp, sonra çuvaldızı başkasına batırmanız gerekir.
Biz bunu şimdiye kadar yani, 1310 gündür başarmışız. Bizim de sorunlarımız olmuştur, olmaya da devam edecektir. Ancak bizim bu kadar uzun sürmesinde en önemli unsur, biz asla birbirimize saygıyı kaybetmedik, asla birbirimizin özgürlüğünü etkilemedik. Birbirimizi sıkmadık, germedik, kasmadık. Kızgınlıklarımızı da konuşarak ve birbirimizi anlamaya çalışarak GİDERMEYİ değil, ÇÖZÜMLEMEYİ tercih ettik. O yüzden de yaşadığımız sıkıntılı anların ardından kafamızda hiç soru işaretleri kalmadı.
Bugün 14 Eylül 2010 Salı günü 13:10. günümüzü tamamladık. Mutluluk zorla elde edilemez, mutluluk sadece bir tarafın mutluluğuyla da olmaz, karşılıklı bir denge varsa ve bu dengeyi etkileyen mutlu ve mutsuz anlar birlikte paylaşılabiliyorsa ve çözüm konusunda her iki tarafta istekli ve bu birlikteliği sürdürmek istiyorsa, bundan daha keyifli bir birliktelik yaşayamazsınız, çünkü siz bir şeyin hep farkındasınızdır, sevdiğinizin ve sevildiğinizin.
Buna yürekten inanmışsanız, gerisi teferruattır.
Canım sevgilime geçen bu 4 senede bana verdikleri için, yaşattığı mutluluklar için çok teşekkür ediyorum. Yaşamımda olduğu için çok mutluyum, neşeli - hüzünlü anlarımda yanımda olduğu için çok mutluyum, nice 14'lü günlere diyorum, seni seviyorum Pınar'cığım..
Haluk
14.09.2010 13:10
-------------------------- 14.10.2009 tarihindeki yazım ----------------------
Dile kolay, tam 3 yıl, yani 36 ay, yani yaklaşık 1100 gün Pınar ile birlikteyiz.
İlişkilerin, sevgilerin, emeklerin, birlikteliklerin çok kolay yaşanıp, çok kolay tüketildiği bir zamanda 1100 günlük bir birliktelik.
İlişkimizi ilk konuşmaya başladığımızda, ben “ kısa süreli ilişkiler yaşadım, umarım seninle uzun sürer, ben elimden geleni yapacağım “ dediğimde Pınar dönüp gülümsemiş “ ben kısa süreli ilişkiler yaşamam “ demişti. O zaman ben de gülümseyerek “ zamana bırakıyoruz yani “ demiştim. Evet, zamana bıraktık ve bugün üçüncü yılımızı bitiriyoruz.
Aslında ilişkileri devam ettirebilmek hem çok zor, hem çok kolay. Bu sadece bizler için geçerli değil, bence bütün ilişkiler için geçerli.
İnceleyin, irdeleyin ilişkileri inanın zorlaştıran bizleriz. Herşeyden önce ilişkimizi başladıktan sonra öyle hızlı ve anlamsız bir şekilde üst noktalara taşıyoruz ki, sonradan, tanıdıkça yaşanılan olaylarda da aynı hızla düşmemize engel olamıyoruz.
Birbirimizi zaman içinde tanımaktan ziyade, birlikteliğin başında hem de tüketecek kadar hızlı tanımaya çalışıyoruz ve bir süre sonra bakıyoruz ki aradığımız, beklediğimiz kişi o değil, sonuç; kısa süreli birliktelikler, gösterilen ilginin yanlış anlaşılması veya yanlış yönlenmesi.
Bir yerden mi duydum, okudum veya kendim mi uydurdum bilemiyorum ama son beş altı senedir söylediğim bir şey var, o da “ Zamanı öne çekme, bırak zaman kendiliğinden gelsin “.
Biz bilinçli veya bilinçsiz Pınar ile birlikte bu kuralı uyguladık, birbirimizi tüketmeden, zaman içinde ve zamanında yaşadık yaşanması gereken ne varsa. Birbirimize saygımızı asla kaybetmedik. Her konuda anlaştık mı, hayır tabi ki, anlaşamadığımız noktalar oldu ama biz bir çok ilişkide zor yaşanan bir şeyi becerebildik diye düşünüyorum, biz konuştuk, belki tam zamanında değil ama her zaman birbirimizle konuştuk, olayı sıcağı sıcağına değil, soğuduktan sonra, daha objektif ama mutlaka konuştuk.
Yukarıda bahsettiğim gibi, zorlaştırmakta, kolaylaştırmakta bizim elimizde, biz birbirmiz için kolaylaştırmayı tercih ettik, zorlu anlarımız da dahi hep bunu düşündük, zaten ikimizden birisi daha farklı düşünseydi, bu ilişkinin 1100 güne dayanabilmesi mümkün değildi. Mutlaka ikimizden birisi pes ederdi.
Sonuçta bugünlere geldik, mutsuz anları iki elin parmakları kadar az olan koskoca 1100 gün. Saygının, sevginin ve birbirinin yaşamına duyulan önemin ve güvenin getirdiği mutlu bir 3 yıl.
Nice yıllara diyorum ve bütün arkadaşlarımın huzurunda Pınar’ın hayatıma getirdiği tüm güzellikler ve yaşattığı mutluluklar için İYİ Kİ varsın ve İYİ Kİ benim sevgilimsin diyorum, seni seviyorum Pınar Akdeniz.
Sevgilerimle,
Haluk
14.10.2009 00:30